ANI News’un 19 Mayıs 2025 tarihli Münih kaynaklı haberine göre Dünya Uygur Kongresi (DUK), haftalık bültenini yayımlayarak Uygur halkının karşı karşıya olduğu ağır insan hakları krizine dikkat çekmek amacıyla yürüttüğü uluslararası savunuculuk çalışmalarını öne çıkardı.
Raporda öne çıkan etkinlikler arasında, DUK’un Madeira’da düzenlenen "Temsiliyet Hakkını Yeniden Düşünmek" başlıklı Temsil Edilmeyen Milletler ve Halklar Organizasyonu (UNPO) konferansına katılımı ve Avrupa Birliği-Çin İnsan Hakları Diyaloğu öncesinde Brüksel’de gerçekleştirdiği diplomatik temaslar yer aldı.
DUK, UNPO’nun başkanlık organı üyesi sıfatıyla katıldığı konferansta, temsili olmayan halkların haklarını savunma konusundaki kararlılığını bir kez daha vurguladı. Konferansta, Doğu Türkistan’daki Uygur halkının karşı karşıya olduğu baskıların uluslararası düzeyde daha görünür kılınması gerektiğinin altı çizildi.
Brüksel’de ise, DUK Başkanı Turgunjan Alawdun ve Başkan Yardımcısı Zumretay Arkin’in başkanlık ettiği heyet, Avrupa Komisyonu yetkilileriyle bir araya gelerek Çin hükümetinin Doğu Türkistan’da Uygur halkına yönelik sürdürdüğü ağır insan hakları ihlallerini gündeme taşıdı. Heyet, bireysel vakalarla birlikte, sistematik ihlallerin boyutlarını da detaylarıyla aktardı.
Aynı zamanda heyet, Avrupa Parlamentosu’nda düzenlenen "Tibet’in Sularına Set: Çin’in Hidroelektrik Hırslarının Çevresel, İnsani ve Jeopolitik Bedeli" başlıklı konferansa katıldı. Burada Çin’in büyük ölçekli kalkınma projelerinin yalnızca Tibet’te değil, Doğu Türkistan’da da çevresel yıkıma ve Uygur çiftçilerin zorla yerlerinden edilmesine neden olduğu vurgulandı.
Raporda ayrıca, Dünya Uygur Kongresi’nin 3. Doğu Türkistan Uygur Zirvesi öncesinde küresel savunuculuk faaliyetlerini yoğunlaştıracağı belirtildi. Zirve kapsamında, Çin baskısı altında yaşayan Uygurların mücadelesini anlatan Rushan Abbas’ın kaleme aldığı “Unbroke: One Uyghur’s Fight for Freedom” adlı kitabın resmi lansmanı da gerçekleştirilecek.
DUK’un aktardığına göre, Doğu Türkistan’da Çin hükümeti tarafından “eğitim kampı” olarak tanımlanan tesislerde çok sayıda Uygur Müslüman’ın alıkonulduğu bildiriliyor. Ancak bu kamplardan kurtulanların tanıklıkları ve uluslararası soruşturmalar, zorla çalıştırma, işkence, zorla kısırlaştırma ve dini baskı gibi sistematik insan hakları ihlallerini açığa çıkarıyor.
Uygur kültürü ve dili de ciddi tehdit altında. Camiler yıkılıyor, dini pratikler sıkı şekilde denetleniyor, Uygurca konuşmak caydırılıyor. Bölgede yüz tanıma sistemleri ve biyometrik veri takibi gibi ileri düzey gözetim teknolojileri yaygın olarak kullanılıyor.
Çin hükümeti bu suçlamaları reddediyor ve söz konusu uygulamaları terörle mücadele politikaları olarak tanımlıyor. Ancak birçok hükümet ve insan hakları örgütü, Çin’in Uygur halkına yönelik politikalarını insanlığa karşı suçlar ya da soykırım olarak tanımlamış durumda.