Çin Cumhuriyeti (Tayvan) Parlamentosu Uygur İlişkiler Grubu’nun ortak olduğu Doğu Türkistan Cumhuriyetleri Anma Günü için yayınlanan basın açıklamasında, “Doğu Türkistan tarihsel olarak hiçbir zaman Çin’in bir parçası olmadı,” denildi.
Doğu Türkistan’da 12 Kasım 1933 kurulan Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’nin 91. yıldönümü ve 12 Kasım 1944’te kurulan Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nin 80. yıldönümü münasebetiyle, Tayvan (Çin Cumhuriyeti) Parlamentosu Uygur İlişkiler Grubu ile Tayvan Doğu Türkistan Derneği birlikte Doğu Türkistan Cumhuriyet günü için ortak basın açıklaması yayınladı.
Ortak basın bildirisinde “Doğu Türkistan (sözde “Sincan Uygur Özerk Bölgesi”) tarihsel olarak hiçbir zaman Çin’in bir parçası olmadı! Qing Hanedanı Generali Tso Tsung-tang’ın bir milyondan fazla Uygur’u katletmesinin ardından, ‘Sincan’ 19 Kasım 1884’te – tam 140 yıl önce – bir vilayet haline getirildi,” denilerek, ÇKP’nın siyasi propagandaları ve akademik çalışmalarında öne sürmeye çalıştığı “Sincan ezelden beridir Çin’e aittir” yalanını reddedildi.
Çin Cumhuriyeti döneminde Doğu Türkistan’da, 12 Kasım 1933 ve 1944 tarihlerinde Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti ve Doğu Türkistan Cumhuriyeti adları altında iki kez bağımsızlığını ilan ettiği hatırlatılan bildiride, “Bundan 80 yıl önce 12 Kasım 1944’te kurulan Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nin kendi hükümeti, ordusu, resmi dili ve para birimi vardı ancak kısa ömürlü oldu. ÇKP ve Sovyet baskısı altında yok edildi ve liderliği Ağustos 1949’da bir uçak kazasında öldü, böylelikle tüm bölge Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) kontrolü altına girdi,” denildi.
Milyonlarca Uygurun ÇKP tarafından toplama kamplarına atıldığına, zorla çalıştırıldığına ve kısırlaştırıldığına dikkat çekilen bildiride, Tayvan dahil onan fazla ülkenin bu durumu soykırım olarak tanıdığı ve Uygur mahkemesi kararı ve birçok başka kuruluşlar tarafından soykırım olarak teyit edildiği, BM tarafından Çin’in Uygurlara muamelesinin insanlığa karşı suç teşkil ettiğinin tespit edildiği hatırlatıldı.
Bildiri sonunda “ÇKP’nin devam eden zulmünü kınıyor ve bir gün bağımsızlıklarını elde edecekleri umuduyla Uygur halkının kendi kaderini tayin etme hakkıyla dayanışma içinde olduğumuzu ifade ediyoruz. Ancak gerçekten egemen olduklarında insan hakları güvence altına alınabilir ve böylece Çin’in pençesinden kurtulup eski ihtişamlarına geri dönebilirler,” ifadeleri kullanıldı.