Doğu Türkistan İnsan Hakları İzleme Derneği Genel Sekreteri Abdulahad Udun, Gulca katliamının yıl dönümünde, Abdulhalim Meşe'nin hazırlayıp sunduğu Buluşma Noktası programına konuk oldu. Gulca katliamını anlamak için Gulca'nın Uygurlar için nasıl bir medeniyet merkezi olduğunu anlamak gerektiğini belirten Udun, "Ahlaki yozlaşmaya karşı "Meşreb" adını verdiğimiz etkinlikler Çin'i rahatsız etti ve Gulca'da katliam yaşandı" dedi.
08.02.2025, Haber Vakti
TV5'de yayımlanan, Abdulhalim Meşe'nin hazırlayıp sunduğu Buluşma Noktası programına konuk olan Abdulahad Udun, Gulca katliamının sene-i devriyesinde Çin'in asimilasyon politikaları ve Uygurlarının yozlaşma karşıtı "meşrep hareketi" üzerine önemli açıklamalarda bulundu.
"ÇİN, GULCA'YA ÇİNLİ YERLEŞİMCİLER YOLUYLA FUHUŞU VE UYUŞTURUCUYU GETİRMEK İSTEDİ"
Gulca katliamını anlamak için önce Gulca'yı anlamamız gerekiyor.
Gulca, 1944'te kurulan Doğu Türkistan Cumhuriyeti'nin başkentiydi. Ve sınır bir bölge, Kazakistan tarafına sınır. Orası, Uygurların daha çağdaş, medeniyetle daha erken buluşmuş, biraz daha kültürlü insanların yaşadığı bir bölge.
Ve bu Çin'in, Çin işgalinden sonraki asimilasyon politikasının bir kısmı olarak, Gulca'yı de içeren Doğu Türkistan'ın tüm bölgelerine Çinli göçmenleri yerleştirerek oradaki ahlakı yozlaştırmayı amaçlıyorlar.
Çin, Çinlilerin getirdiği uyuşturucu, fuhuş gibi şeylerle oranın ahlakını yozlaştırmaya yönelik bir çalışma yürütüyor.
Ve 1990'ların sonunda bu çalışma zirveye çıkıyor. Gulca'da uyuşturucu kullanımı, fuhuş gibi kötü alışkanlıklar git gide artıyor.
YOZLAŞMA VE ASİMİLASYON KARŞITI "MEŞREP" HAREKETİ
Gulca'da 'Meşrep' diye anılan bir kültürel etkinliğimiz var. Bu etkinlik, tüm Uygurlara has olsa da; Gulca'da diğer bölgelere kıyasla kaide ve ritüellerine daha sadık bir şekilde gerçekleştiriliyor.
Bu etkinlik, eğlence tarzı içeriklerinin yanı sıra eğitici yöntemlerle insanları doğru yola iletmenin bir yolu. Hatta bizde bir atasözü var, "Oğlunu mektebe ver, mektebe
veremezsen meşrebe ver" derler.
Bu meşrepte de Çinlilerin bu politikasına karşı uyuşturucu ve fuhuşa karşı bazı önlemler alınması hakkında sohbetler veriliyor.
Tabii Çin bundan rahatsız. Böyle bir uyanış kendine dönme dinine ve kültürüne dönme etkinliğine karşı. Bu birincisi, ikinci nokta Ramazan'a denk geliyor. 4 Şubat'ta, Ramazan ayının Kadir Gecesi gününde teravih namazına giden kadınlardan sohbet esnasında tutuklananlar oluyor. Maalesef, o bayram gününe yakın kalan o dönemlerde, 5 Şubat'ta da dışarı çıkarılmayınca gözaltı süresi bitiyor.
Millet tabii doğal olarak onların geri verilmesini, salıverilmesini istiyor. Bu karşılık bulamıyor maalesef. Ondan sonra olay büyüyor. Millet sokağa dökülüyor, birkaç tutuklanan
oluyor ve olay büyüyor. Git gide barışçıl bir şekilde o sokağa dökülenlerin sayısı artınca hükümet bunun üzerine hem tazyikli sularla hem ateş açarak, orada bir öldürme eylemi gerçekleştiriyor. Bir de böyle on binlerce kişinin tutuklandığı bir kabus yaşanıyor.
Gulca katliamında neler yaşandı?
5 Şubat 1997’de Doğu Türkistan’ın Gulca kentinde, Çin yönetimi Kadir Gecesi’nde ibadet eden Uygur Müslümanlarına acımasızca saldırdı. Binlerce kişi şehit oldu, kayboldu, işkencelerle öldürüldü.
Doğu Türkistan… Müslüman Uygurların yüzyıllardır vatan bildiği topraklar, Komünist Çin’in kanlı zulmüyle tarih boyunca acıya boğuldu. 5 Şubat 1997 gecesi ise bu zulmün en karanlık anlarından biriydi. Gulca Katliamı, yalnızca bir şehrin değil, bir milletin hafızasına kazınan korkunç bir soykırımın adı oldu.
O gece, Uygur kadınları Kadir Gecesi’ni ihya etmek için bir evde toplandığında, Çin yönetimi bu ibadeti bile "suç" sayarak harekete geçti. Çin güvenlik güçleri, ibadet eden kadınları zorla dışarı çıkararak, soğuk beton zeminlere yatırdı ve üzerlerine kurşun yağdırdı.
Bu vahşetin haberi hızla yayıldı ve sabah olduğunda, Uygur halkı sessizce ölmek yerine, sokaklarda zulme karşı durmak için toplandı. Ancak Çin Komünist Partisi, bu direnişi kanla bastırmaya kararlıydı. Savaş tüfekleriyle donatılmış askerler, tanklar ve ağır silahlarla sokaklara döküldü.
- Dondurucu Soğukta Bir Soykırım
Gulca’nın sokakları, Müslüman Uygurların kanlarıyla sulandı. Çin askerleri, rastgele açtıkları ateşle yüzlerce kişiyi şehit etti. Ancak katliam sadece mermilerle sınırlı kalmadı. Çin’in vahşeti, insan aklının almayacağı yeni işkence yöntemleriyle devam etti.
- 100’den fazla Uygur, Çin askerlerinin açtığı ateş sonucu şehit edildi.
- 300’den fazla Müslüman, -30 derece soğukta üzerlerine sıkılan tazyikli su nedeniyle donarak öldü.
- 200’den fazla kişi, göstermelik mahkemelerde yargılanarak idam edildi.
- Binlerce Müslüman işkenceye maruz kaldı, gözaltına alındı ve kayboldu.
Çin yönetimi, olayın duyulmasını engellemek için hapishaneleri işkence merkezine çevirdi. Tutuklananların çoğu günlerce aç bırakıldı, elektrik verilerek veya dövülerek öldürüldü. Aileler kaybolan yakınlarını sormaya bile cesaret edemedi.
- İslam Düşmanlığı: Çin’in Sistematik Soykırımı
Gulca Katliamı, Çin Komünist Partisi’nin Uygur Müslümanlarını kimliksiz, inançsız ve tarihsiz bir halk haline getirme planının yalnızca bir halkasıydı. Katliamdan sonra baskılar daha da arttı:
Camiler yıkıldı, Kur’an öğrenmek yasaklandı, İslami kıyafet giyenler hapse atıldı. Ramazan’da oruç tutanlar zorla yemek yemeye zorlandı, iftar sofraları basıldı. Milyonlarca Müslüman, “yeniden eğitim kampları” adı altında toplama kamplarına kapatıldı. Çocuklar, anne ve babalarından koparılarak Çinlileştirme politikalarına maruz bırakıldı.
Çin’in bu vahşi asimilasyon politikaları, Gulca Katliamı’ndan sonra hız kazandı. Doğu Türkistan bir açık hava hapishanesine çevrildi. Müslüman Uygurlar, sırf Allah’a kulluk ettikleri için en ağır zulümlere uğradı.
Gulca Katliamı’nın üzerinden 28 yıl geçti, ancak acısı hâlâ taze. Şehitler, mazlumlar, kayıplar hâlâ bizden bir dua, bir ses bekliyor. Çin’in baskılarına karşı Doğu Türkistan halkı direnmeye devam ediyor.
Tıpkı Gazze’de olduğu gibi, tıpkı tüm mazlum coğrafyalarda olduğu gibi…