Sessiz Soykırım Durmuyor: Urumçi'den Doğu Türkistan'ın Tüm Bölgelerine Kadar Uygur Halkının Sessiz Çığlığı
Bu video, Doğu Türkistan'da Uygur halkının maruz kaldığı sistematik baskı, kültürel asimilasyon ve insan hakları ihlallerine dikkat çekmektedir. Urumçi'den başlayarak bölgenin dört bir yanına yayılan bu sessiz soykırım, dilin yasaklanması, dini özgürlüklerin kısıtlanması ve toplama kampları gibi uygulamalarla kendini göstermektedir.
Uygur halkının yaşadığı bu trajediyi dünyaya duyurmak ve uluslararası kamuoyunun dikkatini çekmek amacıyla hazırlanan bu içerik, vicdan sahibi herkesi harekete geçmeye çağırıyor.
27 Nis 2025
Bir Tanığın Gözlemleri: Kültürel Yok Oluş
Mehmet Emin Hazret
2017 öncesinde, Urumçi — Doğu Türkistan’ın başkenti — Uygur kimliğinin önemli merkezlerinden biriydi. Ancak bugün Urumçi, Uygur halkı için artık tanınmaz hale gelmiş bir şehir.
Altı ay boyunca Urumçi’de yaşayan yaşlı bir Uygur vatandaşın yakında yurt dışına çıkarak anlattıkları, dünyanın göz ardı ettiği kültürel soykırımın sessiz ama yakıcı tanığı oluyor.
Şehirdeki tüm Uygur mimarisiyle inşa edilmiş restoranlar, oteller ve tarihi yapılar yıkılmış durumda. Yerlerine, 30 ila 80 kat arasında değişen devasa gökdelenler dikilmiş; bu binalarda neredeyse sadece Çinli göçmenler yaşıyor.
Dil Yok Ediliyor: Konuşmak Bir Suç
Uygurca yayın yapan radyo ve televizyonlar tamamen kapatılmış. Gazeteler, dergiler, edebi eserler — hepsi yasaklanmış.
Kitapçılarda Uygur dilinde tek bir kitap dahi bulunmuyor; milyonlarca Uygurca eser yakılmış veya imha edilmiş.
Kamu binalarından özel sektör tabelalarına kadar her yerden Uygurca yazılar kaldırılmış. İnsanlar yalnızca Çince televizyon izlemeye, Çince yayınlar dinlemeye ve Çince kitaplar okumaya zorlanıyor. Çince bilmeyen bir Uygur, pazarda alışveriş yapamıyor, devlet dairesinde işini halledemiyor.
Hatta devlet dairelerinde Uygurca bir kelime kullanmak bile, kişinin karakola götürülmesine ve sorgulanmasına sebep oluyor.
Korkunun Gölgesinde: Toplumsal İzolasyon
Uygurlar arasında korku öylesine derinleşmiş ki, düğünlerde, cenazelerde, insanların bir araya geldiği her ortamda kendi dillerinde konuşmaktan çekinir hale gelmişler.
Biri farkında olmadan Uygurca konuşursa, diğerleri ona cevap vermiyor. Hatta bazıları acı bir şekilde şöyle uyarıyor:
“Beni tekrar ceza kampına mı göndermek istiyorsun?”
Ağlamak bile suç haline gelmiş.
Bir acıyı dile getirmek, bir gözyaşı dökmek, devlet tarafından “direniş işareti” olarak görülüyor.
Eğitim ve Bilim Suskun: Akademisyenler Tutuklu
Üniversitelerde, liselerde, meslek okullarında görev yapan tüm Uygur akademisyenler ya tutuklanmış ya da kaybolmuş.
Vicdanlı, bilim insanı olan hiçbir Uygur, topluma açık bir alanda görünemiyor. Sokakta karşılaşılan Uygurlar selam dahi vermekten korkuyor; el uzatan birini gördüklerinde hızla uzaklaşıyorlar.
Urumçi’den Doğu Türkistan’a: Yangının Büyüklüğü
Eğer Urumçi’de durum bu kadar vahimse, Doğu Türkistan’ın diğer bölgelerinde yaşananlar bir yangın denizi gibidir.
Kasabalarda, köylerde, çöllerde sessiz çığlıklar yükseliyor.
Uygur halkının yarası derinleşiyor; acısı büyüyor. Ama bu acı dışarıya anlatılamıyor, çünkü anlatmak bile bir suç sayılıyor.
Bireysel Hikâyeler: Sessizliğin Ardındaki Çığlıklar
Tahir Hamut İzgil: Ünlü Uygur şairi, 2017’de Çin’den kaçmak zorunda kaldı. Arkadaşları birer birer kamplara gönderilirken, o da her gece tutuklanma korkusuyla yaşıyordu. Amerika’ya sığındıktan sonra, yaşadıklarını dünyaya duyurmak için kalemini kullandı.
Yalkun Uluyol: İstanbul’da doktora eğitimi gören Uluyol’un babası ve amcası, yurt dışında akrabaları olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Babası 16 yıl, amcası ise müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Ailesinden en az 30 kişi toplama kamplarında tutuluyor.
Dilara: Urumçi’de büyüyen ve Çin’in doğusunda prestijli bir üniversitede eğitim gören Dilara’nın annesi, 2018’de Çin’e döndüğünde “eğitime” ihtiyaç duyduğu gerekçesiyle pasaportuna el konuldu ve yaklaşık bir yıl boyunca bir kampta tutuldu.
Dünya Neden Susuyor?
Tüm bu yaşananlara rağmen, Batı dünyası sessiz.
İnsan haklarından dem vuran liderler, özgürlük değerlerini savunan uluslararası kuruluşlar, bu soykırımı görmezden geliyor.
Çin ile yapılan milyarlarca dolarlık ticaret anlaşmaları, bir halkın yok oluşu karşısında daha ağır basıyor.
Basın özgürlüğüne sahip ülkelerin medya organları bile bu konuda büyük ölçüde suskun.
Birkaç rapor, birkaç haber başlığı dışında dünya kamuoyu, Doğu Türkistan’daki trajediyi görmemeyi seçiyor.
Tüm İnsanlığa Çağrı
Bugün, Uygurların baş üstünde bir ölüm kara dumanı gece, gündüz dolaşıyor,
Sadece dolaşmıyor, hayatta kalan Uygur toplumunu bitkisel hayata sokmak için ejderha asitleri yağdırıyor.
Biz, insan olarak, insanlığımızı unutmamalıyız.
Bir halkın dili, kültürü, tarihi, hafızası göz göre göre yok edilirken susmak, bu suça ortak olmaktır.
Biz Uygur, Namazlarında duaya el kaldırırken, “Allahım, Müslümanları kardeş eyle,” diye dua ediyoruz. Hür Müslümanların el kaldırırken kime dua ettiğini merak ediyoruz.
Doğu Türkistan’da yaşanan bu sessiz soykırımı görmezden gelmeyelim, Tarihin utanç sayfalarına bir yenisini daha eklememek için, lütfen!
Gazeteciler, araştırmacılar: Gerçeği duyurun!
İnsan hakları savunucuları: Sessiz kalmayın!
Siyasetçiler: Ticari çıkarlar uğruna vicdanınızı satmayın!
Vatandaşlar: Ses verin! Sosyal medyada, yazılarınızda, toplantılarınızda bu trajediyi anlatın!
Çünkü suskunluk, zulmü güçlendirir.
Çünkü Uygurlar da insandır.