Türkistan Times Gazetesi / İstanbul – 5 Mayıs 2025 – Dünya Uygur Kurultayı'nın (DUK) yakın zamanda yayınladığı rapor ve ilgili uluslararası araştırmalar, Çin yönetiminin Uygurlara yönelik zulmünün sadece Doğu Türkistan ile sınırlı kalmayıp, küresel ölçekte sistematik olarak genişlediğini ortaya çıkardı. Bu raporlar, Çin'in yurt dışındaki Uygur aktivistlerini, kuruluşlarını ve haklı seslerini susturmak için kullandığı çok yönlü baskı yöntemlerini, özellikle uluslararası platformlardaki manipülasyonlarını ve siber saldırılarını ayrıntılı bir şekilde ifşa etti.
Kukla Kuruluşlar Aracılığıyla Uluslararası Forumları Kirletme ve Haklı Sesleri Boğma
Raporlarda belirtildiği üzere, Çin hükümeti, kendi kurup mali olarak desteklediği ve "Hükümet Tarafından Kurulan Sivil Toplum Kuruluşları" (GONGO'lar) olarak adlandırılan kukla grupları, Birleşmiş Milletler (BM) gibi uluslararası platformlara sistematik olarak sızdırmaktadır. Bu sahte kuruluşların temel görevi; BM'nin İnsan Hakları Konseyi (İHK), Özel Prosedürler ve Evrensel Periyodik İnceleme (EPİ/UPR) gibi insan hakları mekanizmalarını içeriden kontrol etmek, başta Dünya Uygur Kurultayı (DUK) olmak üzere gerçek sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerini engellemek, temsilcilerini açıkça ve gizlice gözetleyip korkutmak ve tehdit etmek, ayrıca Çin'in Uygurlara yönelik soykırım ve insanlığa karşı suçlarını aklamak ve uluslararası toplumun gerçek durumu öğrenmesini engellemektir.
DUK Başkan Yardımcısı Zumretay Erkin ve İcra Komitesi Başkanı Erkin Zunun gibi aktivistlerin tanıklıklarına göre, Çin temsilcileri ve onların kuklaları, BM toplantıları sırasında DUK üyelerini doğrudan gözetleyip fotoğraflarını çekerek, onlarla görüşen diplomatlara baskı yaparak, hatta resmi "diplomatik nota" göndererek görüşmeleri iptal etmeye çalışmıştır. Uluslararası İnsan Hakları Servisi (ISHR) raporu da bu durumları teyit ederek, Çin'in 2018'den beri bağımsız sesleri uluslararası platformlardan sistematik olarak dışladığını ve bunun uluslararası insan hakları sisteminin etkinliğine ve güvenilirliğine ciddi zarar verdiğini göstermiştir. Bu tür korkutma ve misilleme eylemleri, DUK'un eski başkanı Dolkun İsa gibi birçok aktiviste karşı sürekli olarak devam etmektedir.
Sistematik Siber Saldırılarla Aktivistleri Hedef Alma ve Faaliyetlerini Engelleme
Çin'in küresel baskısının bir diğer önemli biçimi, Uygur aktivistleri ve kuruluşlarına karşı yürütülen geniş çaplı ve son derece karmaşık siber saldırılardır. Raporda, Çin hükümetiyle doğrudan bağlantılı olduğu tespit edilen siber casusluk gruplarının DUK'un üst düzey liderlerini hedef aldığı ileri sürülmüştür. Bu saldırıların tipik bir örneği olarak, Mayıs 2024'ten itibaren Uygurlar arasında yaygın olarak kullanılan "UyghurEditPP" adlı ücretsiz yazılımın sahte bir güncellemesine casus yazılımlar gizlenerek dağıtılmıştır. Bu kötü amaçlı yazılım, işbirliği yapılan kuruluşların adını kötüye kullanan e-postalar aracılığıyla gönderilmiş olup, yüklendikten sonra kurbanların cihazlarını (bilgisayar, telefon) uzaktan kontrol etme ve bilgilerini çalma imkanı sağlamıştır.
DUK İcra Komitesi Başkanı Erkin Zunun, kendi kişisel ve iş hesaplarına yönelik "Truva atı" (Trojan horse) tipi zararlı bağlantılar aracılığıyla yapılan çok sayıda sistematik siber saldırıya maruz kaldığını belirtmiştir. Bu saldırıların amacı sadece teknik zarar vermekle kalmayıp, aynı zamanda aktivistlerin morallerine ağır darbe vurmak, onlarda sürekli bir güvenlik endişesi yaratmak ve faaliyetlerini aksatmaktır. Uygur kültürüne hizmet etmesi gereken araçların, tam tersine kendi halkına karşı casusluk ve zarar verme silahına dönüştürülmesi, Çin yönetiminin kötü niyetinin ve ahlaksızlığının bir başka açık göstergesidir.
Uluslararası Araştırmalar Baskının Küresel Boyutunu Ortaya Koydu
Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu (ICIJ) öncülüğünde, birçok ülkedeki (Almanya, İrlanda, ABD, Fransa gibi) saygın medya kuruluşlarının işbirliğiyle yürütülen "Çin'in Baskı Mekanizmaları" başlıklı derinlemesine araştırma raporu, Çin'in bu eylemlerinin münferit olaylar olmadığını, aksine tüm dünyayı kapsayan, devlet tarafından sistematik olarak organize edilen bir kampanya olduğunu kanıtladı. 23 ülkedeki 100'den fazla mağdurun tanıklığına ve ele geçirilen hükümet belgelerine dayanan bu araştırma, Çin'in baskı ağının Cenevre'deki BM merkezinden Avrupa'nın çeşitli şehirlerine kadar yayıldığını; sürgündeki Uygur, Tibetli, Hong Konglu ve muhalif Çin vatandaşlarına karşı siber saldırı, takip, korkutma, tehdit etme ve vatandaki akrabaları aracılığıyla baskı yapma gibi çeşitli hain yöntemleri kullandığını gözler önüne serdi. Bu araştırmalar, Çin'in "sınır ötesi baskısı"nın ne kadar geniş kapsamlı ve acımasız olduğunu bir kez daha dünyaya duyurdu.
Sonuç olarak, Dünya Uygur Kurultayı'nın raporu ve ilgili uluslararası araştırmalar, Çin yönetiminin küresel ölçekte Uygurları ve onların haklı seslerini bastırmak için kukla kuruluşları, siber saldırıları ve diğer çeşitli sınır ötesi baskı araçlarını sistematik ve acımasızca kullandığını inkar edilemez kanıtlarla ortaya koymuştur. Bu eylemler, uluslararası insan hakları mekanizmalarının etkinliğine ve güvenilirliğine yönelik ciddi bir tehdit oluşturmakla kalmayıp, dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan Uygurların güvenliği ve özgürlüğü için doğrudan bir tehlike arz etmektedir. Uluslararası toplumun bu ifşa edilen suçlara karşı güçlü bir yanıt vermesi, Çin'den hesap sorması ve yurt dışındaki Uygur aktivistlerini korumak için somut ve pratik tedbirler alması mevcut durumda son derece önemli ve elzemdir.