Dolkun İsa ve sınıf arkadaşları, Eylül 1988'de Sincan Üniversitesi'nden atıldıkları sırada.
Dolkun İsa
Bugün, 15 Haziran öğrenci gösterilerinin 37. yıl dönümü. 15 Haziran 1988'de Doğu Türkistan'da ikinci kez öğrenci gençlik hareketi patlak verdi. 12 Aralık 1985 öğrenci gösterilerinden üç yıl sonra başlayan bu hareket, Çin hükümetini ciddi şekilde rahatsız etmişti.
Bu gösterinin liderlerinden biri olmaktan her zaman gurur duydum. O zamanlar henüz 20 yaşını yeni geçmiş genç bir öğrenciydim. Her yıl 15 Haziran geldiğinde, bu gösteriyi ve öncesinde ve sonrasında yaşanan olayları hatırlarım. Aradan 37 yıl geçmiş olmasına rağmen, o günü sanki dün yaşanmış gibi hisseder ve bu gösteriye katılan, organize eden dava arkadaşlarımı özlemle anarım.
15 Haziran 1988'de "Sincan" Üniversitesi'nden birkaç bin öğrenci, milli ayrımcılığa karşı bir protesto mitingi ve ders boykotu eylemi başlattı. 16 Haziran'da bu gösteriye "Sincan" Pedagoji Üniversitesi gibi diğer yükseköğretim kurumlarından öğrenciler de katıldı. Gösteri, Çin polisi ve askerlerinin ablukası nedeniyle sadece iki gün sürmüş olsa da, bu hareket Uygur gençlerinin ve özellikle öğrencilerin sarsılmaz iradesini ortaya koydu. Milletimizin özgürlük arzusunu, aşağılanmaya ve ayrımcılığa karşı isyankâr ruhunu sergiledi. Uygur demokratik devrimini bir üst seviyeye taşıdı.
"15 Haziran Olayı" olarak adlandırılan bu hareketi, "Sincan" Üniversitesi merkezli olarak, Sincan Sanayi Enstitüsü ve Sincan Pedagoji Üniversitesi gibi birkaç yükseköğretim kurumunda kurulan Öğrenci Bilim ve Kültür Derneği organize etmişti. 1985'teki "12 Aralık" gösterilerinden sonra yükseköğretim kurumlarında örgütler ve dernekler kuruldu. Bu dernekler arasında faaliyetleri en canlı ve etkisi en güçlü olanı "Öğrenci Bilim ve Kültür Derneği" idi. Dernekteki arkadaşlarımız, birkaç aylık sıkı bir hazırlığın ardından 25 Aralık 1987'de beş yüzden fazla öğretmen ve öğrencinin katılımıyla "Sincan" Üniversitesi'nde Öğrenci Bilim ve Kültür Derneği'ni coşkulu bir şekilde kurduk. Ben dernek başkanlığına, Ruşen Abbas ve Ablimit Memet (merhum) başkan yardımcılığına, Waris Ababekri (Kasım 2019'da Çin'in toplama kampında vefat etti) ise genel sekreterliğe seçilmişti. Kısa sürede "Sincan" Üniversitesi'ndeki dernek üye sayısı 1500'ü aştı. Dernek, tatil zamanlarını değerlendirerek üyelerini vatanın çeşitli yerlerine gönderip okuryazarlığı artırma, kültür kursları açma, toplumsal araştırma yapma ve hukuk kursları düzenleme gibi faaliyetlerde bulundu. Özellikle 1988'de Gulca'ya toplumsal araştırma için giden grup büyük bir iş başardı. Tatil boyunca Gulca'daki on yediden fazla ilk ve ortaokulu ziyaret ederek, harabeye dönmüş ve tahrip edilmiş acınası durumdaki milli eğitimimiz ile lüks ve gelişmekte olan Çin eğitimini karşılaştıran detaylı bir araştırma yaptılar. Gerçekleri yansıtan bir video kaseti hazırlayıp yetmişten fazla fotoğraf çektiler. O zamanlar Gulca'da sınıflar çökmüş veya tehlikeli hale gelmişti ve sınıf yetersizliğinden dolayı on bine yakın öğrenci eğitimden mahrum kalmıştı. Gerçeklere ve araştırma sonuçlarına dayanarak, harap durumdaki milli eğitim hakkında yazılı bir rapor hazırladık ve hükümete göndererek milli eğitimi kurtarmak için önlem alması konusunda uyardık. Video kasetini gösterip fotoğraf sergisi açarak topluma ve millete milli eğitimimizi kurtarma çağrısında bulunduk ve bağış kampanyası düzenledik.
Dernek, bir sanat topluluğu kurarak "Ataların İzinde", "Uygur Oğlu – Abdulhaluk Uygur" gibi tarihi dramalar hazırladı ve bunları çeşitli yükseköğretim kurumlarında ve halka açık yerlerde sahneleyerek vatanseverlik propagandası yaptı. Öğrenci hareketlerinin hızla geliştiği günlerde, Doğu Türkistan'daki Çinliler de bazı radikal eylemlerde bulunmaya başladı. Çinliler, Urumçi sokaklarına pervasızca "Uygurlar Sincan'dan defolup gitsin" gibi sloganlar yapıştırmaya başladı. Bu tür aşırı eylemler özellikle Sincan Üniversitesi'nde belirgin bir şekilde kendini gösterdi. Okul yönetimi, Uygur ve diğer Müslüman öğrencileri denetlemek ve kontrol etmek amacıyla "milletler ittifakı" sloganı altında Çinli ve yerli öğrencileri aynı binada ve aynı yatakhanede barındırma kararı aldıktan sonra, "Sarıklılarla birlikte yatmayız, Kazaklar koyun kokuyor..." gibi milli ayrımcılık ve hakaret içeren seksenin üzerinde broşür okul duvarlarına asıldı.
14 Mayıs 1988'de, Sincan Üniversitesi Fizik Fakültesi binasının tuvalet kapısına Çinliler tarafından "Uygur erkeklerini köle, kızlarını fahişe yapalım, Uygurların hepsi yaşlı sarıklılardır, sarıklıların ve domuzların burada abdest alması yasaktır..." gibi son derece alçakça sloganlar yazıldı. Bu vatanın, bu toprağın sahibi olan Uygurları aşağılayan bu tür radikal sloganların açıkça yazılması asla tesadüfi bir olay değildi; bunun arkasında Çinli müstebitlerin vahşi siyasi emelleri gizliydi. Öğrenciler, olayı okul yönetimine ve hukuk makamlarına bildirip bir ay boyunca cevap bekledilerse de hiçbir soruşturma yapılmadı. 14 Haziran'da temsilciler göndererek okul yönetimiyle görüştük ve onlardan olayın soruşturulması hakkında öğrencilerin önünde bir rapor sunmalarını talep ettik, ancak bu haklı talep reddedildi. Buna öfkelenen öğrenciler olarak bir miting düzenlemeye karar verdik. Ertesi gün, 15 Haziran'da Fizik binasının önünde "Milli Ayrımcılığa Karşı Protesto Mitingi" düzenleme kararı alındı. Bu olay, patlamaya hazır haldeki demokratik gençlik hareketi için bir kıvılcım rolü oynadı.
Bundan bir hafta önce, Bilim ve Kültür Derneği adına, çeşitli yükseköğretim kurumlarından on iki temsilciden oluşan bir grup, Özerk Bölge Siyasi Bürosu liderleriyle mevcut milli sorunlar ve milli eğitim gibi konularda bir görüşme yapmak için yazılı talepte bulunmuştu. 15'i sabahı okul yönetimi, beni ve bir başka dernek liderini hükümetin görüşmeye çağırdığını bildirdi. Biz, tüm üniversitelerden on iki temsilcimiz tam olmadan hiçbir görüşmeye katılmayacağımızı belirterek talebi reddettik. Okul yönetimi, bunun resmi bir görüşme olmadığını, sadece görüşmenin gündemini ve içeriğini belirlemek için bir toplantı olduğunu söyleyince gitmeyi kabul ettik. Ama bizi kandırmışlardı.
Resmi görüşme masasına oturduğumuzda, Parti Komitesi Sekreter Yardımcısı Janabil, Eğitim Bakanı Zhang Yang, Maliye Bakanı Mahmud ve Planlama Komitesi Müdürü Tohti İli gibi yetkililer görüşmeye hazır bekliyorlardı. Görüşme başlar başlamaz hararetli bir tartışma yaşandı. Taleplerimiz haklı ve kanıtlarımız eksiksiz olduğu için üstün konumdaydık. Janabil, çeşitli bahaneler ve gerekçeler sunarak bizi ikna etmeye çalışsa da, argümanlarımız ve delillerimiz karşısında zayıf kaldı. Özellikle Doğu Türkistan'ın milli eğitimi hakkındaki tartışma çok sert geçti. Görüşme beş saat sürmesine rağmen, haklı taleplerimize ve sorularımıza tatmin edici bir cevap veremediler. Bizi ikna edemediler. Sonuç olarak görüşme ertelendi. Üç gün sonra tekrar görüşmek üzere ayrıldık.
Okulda protesto gösterisi devam ediyordu. Okul yönetimi, görüşmenin içeriğini öğrencilere aktarmam için bana baskı yaptı. Ben de ortaya çıkıp tüm durumu kısaca anlattım. Bütün öğrenciler alkışlarla destek verdi. Milli ayrımcılığa karşı miting saat ikiye kadar sürdü. Ardından öğrenciler pankartlarını alarak okuldan çıkıp sokaklarda yürüyüşe başladılar. Şehir halkı, yolun iki kenarında durarak bizi coşkuyla alkışladı. Hatta bazıları o kadar etkilendi ki, öğrenci gençlere sarılıp hıçkırarak ağladı. Halkın bu heyecanlı desteğinden cesaret alan gençler, açlık ve yorgunluğa aldırmadan şehri dolaşarak "Milli ayrımcılığa karşıyız!", "Yaşasın insan hakları!", "Yaşasın milli eşitlik!", "Çinlilerin köleleştirmesine karşıyız!", "Çinliler defolun!", "Milli eğitimimizi koruyalım!" gibi savaşçı sloganlar atarak mücadelelerine devam ettiler.
Çin hükümeti bu gösteriyi "15 Haziran Kargaşa Olayı" olarak adlandırdı ve olayın nasıl ele alınacağına dair ilkeleri ve düzenlemeleri içeren özel bir belge yayımladı. Parti ve hükümet yetkililerinden Hamidin Niyaz, Janabil ve Huang Baozhang'ın doğrudan liderliğinde bir soruşturma ve çözüm komitesi kurdu. Yükseköğretim kurumlarına özel soruşturma ekipleri gönderdi ve özel ofisler kurdu. Sadece Urumçi Üniversitesi'nde, aralarında silahlı polislerin de bulunduğu dört yüz kişilik bir soruşturma grubu oluşturarak öğrenci liderlerini sıkı takibe aldı. Gece gündüz gözetim başladı. Özgür faaliyetler yasaklandı. Bir yere gitmek için izin alma zorunluluğu getirildi. Peşlerine takipçiler takılarak sıkı bir şekilde izlendiler. Dernek yöneticilerinin birbirleriyle görüşmesi ve konuşması bile yasaklandı. Tatil döneminde evlerimize dönmemize izin verilmedi. Evlerine dönenler geri çağrılarak sorgulandı. Bu soruşturma faaliyeti dört ay sürdü. Bu 4 ay boyunca sadece ben 32 kez sorgulandım.
27 Eylül 1988'de tüm yükseköğretim kurumlarında acil toplantılar düzenlenerek 15 Haziran gençlik hareketinin liderlerine verilen cezalar ilan edildi. Urumçi Üniversitesi'nden bana ve Waris Ababekri'ye okuldan atılma cezası verildi. Diğer on bir öğrenciye ise okuldan uzaklaştırma, ciddi uyarı ve kınama gibi çeşitli cezalar verildi. Pedagoji Üniversitesi'nden Erkin'e okuldan atılma cezası verilirken, diğer 8 öğrenci liderine de çeşitli cezalar uygulandı. Diğer okullardaki öğrenci liderleri de benzer cezalara çarptırıldı. Mezun olanlar uzak köy ve kasabalara sürüldü. Bazılarına iş verilmedi. Onların bir kısmı hâlâ gözetim altında yaşamaktadır. Ben de Mayıs 1994'te yurtdışına kaçtıktan sonra Çinlilerin takibinden kurtularak siyasi özgürlüğüme kavuştum. 15 Haziran gösterisi, Uygur demokratik gençlik devriminde yeni bir sayfa açtı. Bu, vatanımızın yakın tarihinin en etkili protesto hareketlerinden biri oldu. Vatanımızda güçlü bir uyanış rolü oynadı. Doğu Türkistan halkının insan hakları ve özgürlük mücadelesinin devam ettiğini ve edeceğini dünyaya açıkça ilan etti. Halkın aydınlara ve gençlere olan güvenini ve umudunu artırdı. Çinli müstebitlerin aldatmacalarını, gerçek yüzlerini ve hilelerini ortaya çıkardı. Gençlik hareketinden korkan Çinli yöneticiler, bazı politikalarını ve yasalarını değiştirerek öğrenci gençlerin ve öğretmenlerin faaliyetlerini kısıtlamak ve onları polis diktatörlüğü ile yönetmek amacıyla tüm yükseköğretim kurumlarında ilçe düzeyinde polis karakolları kurdu. Gösteri yapma, ifade ve örgütlenme özgürlükleri kaldırıldı. Bu konuda özel yasalar, yönetmelikler ve düzenlemeler yayımlandı.
15 Haziran 2025
Münih, Almanya
Kaynak: Dünya Uygur Kurultayı