25 Haziran 2025 tarihinde Global Rights Compliance (GRC), “Risk at the Source: Critical Mineral Supply Chains and State-Imposed Forced Labour in the Uyghur Region” başlıklı çığır açıcı raporunun bulgularını kamuoyuna sunmak amacıyla bir webinar gerçekleştirdi. Raporda, resmi adıyla Sincan Uygur Özerk Bölgesi (XUAR) olarak bilinen bölgede çıkarılan ve işlenen madenlerin küresel tedarik zincirlerine etkisi ele alınıyor.
Zorla Çalıştırma Programı Direktörü ve Proje Yöneticisi Samir Goswami, oturumu açarken Uygur halkının maruz kaldığı sistematik zulme dikkat çekti. Goswami, halkın soykırım, zorla kısırlaştırma, kitlesel keyfi gözaltılar, gözetim sistemleri ve devlet dayatmalı zorla çalıştırma gibi ağır insan hakları ihlallerine uğradığını vurguladı.
Araştırma kapsamında ortaya konan temel bulgular arasında şunlar yer alıyor:
-
Uygur Bölgesi'nde faaliyet gösteren veya bu bölgede kritik minerallere dayalı üretim yapan 77 şirketin zorla çalıştırma programlarına dahil olma riski taşıdığı tespit edildi. Bu faaliyetler titanyum, lityum, berilyum ve magnezyum sektörlerinde yoğunlaşıyor.
-
Son iki yıl içinde doğrudan XUAR merkezli kuruluşlardan tedarik yapan 15 şirket bulunuyor.
-
Çinli tedarikçileri aracılığıyla XUAR ile bağlantılı olan 68 son kullanıcı şirket saptandı.
-
18 ana şirketin, bölgedeki yan kuruluşlarından girdi temin ettiği belirlendi.
Webinarın başında İnsan Hakları İzleme Örgütü’nde Çin araştırmacısı olarak görev yapan Yalkun Uluyol, bölgedeki 13 milyon Uygur ve diğer Türk halklarının maruz kaldığı insan hakları ihlalleri hakkında kapsamlı bir çerçeve sundu. Çin hükümetinin 2016 sonunda başlattığı “Sert Darbe Kampanyası”nın kitlesel gözaltılarla birlikte devasa bir toplama kampı ve “yeniden eğitim merkezi” ağı kurduğunu belirten Uluyol, devlet dayatmalı zorla çalıştırmanın yalnızca kamplarla sınırlı olmadığını, aynı zamanda hapishaneler, sanayi parkları ve devlet destekli işgücü transfer programlarını da kapsadığını ifade etti. Bugüne dek yaklaşık 3 milyon kişinin bu tür sistemlerle çalıştırıldığı tahmin ediliyor.
Uluyol, Çin hükümetinin şirketleri düşük iş gücü maliyetleri ve gevşek çevre standartları nedeniyle bölgeye yatırım yapmaya teşvik ettiğini belirtti ve şu ifadeleri kullandı:
“Devlet dayatmalı zorla çalıştırma, zorla çalıştırmanın en uç ve en ağır biçimidir […] ve bu durum, Uygur Bölgesi'ndeki sistematik ihlallerin anlaşılmasında kritik öneme sahiptir.”
GRC'de Baş Araştırmacı olarak görev yapan Caroline T. Dale, kamuya açık nakliye kayıtları ve açık kaynak analizleri temelinde yürütülen araştırmanın ayrıntılarını paylaştı. Bulgular, Çin genelinde ve özellikle Uygur Bölgesi'nde kritik mineral işleme oranlarının oldukça yüksek olduğunu ortaya koydu.
Bazı önemli sektör bulguları şu şekilde:
-
Berilyum: Petrol, doğalgaz, havacılık, uzay, elektronik ve savunma sanayisinde kullanılan berilyumun %21’i Çin'de, bunun %11’i ise Uygur Bölgesi'nde işleniyor.
-
Lityum: Özellikle e-bisiklet, scooter ve elektronik ürünlerde kullanılan lityum, son dönemde artan talep ve yatırım nedeniyle zorla çalıştırma riskine daha fazla maruz kalıyor.
-
Magnezyum: Küresel ham magnezyum üretiminin %92’si Çin tarafından karşılanıyor. Otomotiv sektöründe geniş kullanım alanı bulunan bu mineral, aynı zamanda Çin’in eritme üretiminde de tekelini sürdürüyor.
-
Titanyum ve Titanyum Dioksit: Boya, seramik, mutfak eşyaları gibi pek çok alanda kullanılan bu minerallerin üretim ve ihracatında Çin lider konumda bulunuyor.
Dale şu ifadelere yer verdi:
“Mineralleri her yerde görüyorum – sabah içilen kahve fincanından, öğleden sonra ev boyarken kullanılan boyaya, akşam eve dönerken kullanılan arabaya kadar her noktada bu minerallerin izi var.”
Bu denli yaygın kullanım nedeniyle, tüketiciler, hükümetler ve sanayi temsilcileri için hammaddelerin kökenine kadar izlenebilirliğini sağlamak büyük önem taşıyor.
Webinarın kapanış konuşmasını Stop Uyghur Genocide adlı kuruluşun İcra Direktörü Rahima Mahmut gerçekleştirdi. Mahmut, artık farkındalık aşamasının çoktan geçildiğini vurgulayarak şu acil eylem çağrılarında bulundu:
-
Uygur zorla çalıştırmasıyla bağlantılı tüm malların ithalatının yasaklanması – buna kritik mineraller de dahil.
-
Uygur Bölgesi’nden gelen tüm ürünler için aksi kanıtlanana kadar risk varsayımı uygulanması.
-
Gerçek yaptırımlarla desteklenen zorunlu insan hakları ve çevresel denetim yasalarının çıkarılması.
-
Devletin mal alımlarında bu ihlallere karışmış şirketlerle ilişkiyi kesmesi.
-
Şirket ihlallerini soruşturacak, denetleyecek ve cezalandıracak bağımsız bir izleme kurumunun kurulması.
Mahmut sözlerini şöyle tamamladı:
“Temiz enerji, aynı zamanda temiz etik anlamına da gelmelidir […] Göz ardı edilemeyecek kadar güçlü bir baskı oluşturmamıza yardımcı olun.”
İzlemek isteyenler için GRC’nin YouTube kanalında oturumun tamamı yayınlandı.