Çin’in, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 2025 Yılı “İnsan Ticareti Raporu”nda yer alan devlet düzeyindeki zorunlu çalıştırma politikası üzerine bir değerlendirme
Uygur Araştırmaları Enstitüsü
1 Ekim 2025
Bu makale, ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan “2025 Yılı İnsan Ticareti Raporu“nun Çin’e ilişkin bölümünü temel alarak, Çin’in devlet düzeyindeki zorunlu çalıştırma politikasını, özellikle de Doğu Türkistan’daki Uygur ve diğer yerel halklara yönelik uygulamasını çok katmanlı bir şekilde ele almayı amaçlamaktadır. Makalede, bu politikanın karakteri, kapsamı, uluslararası etkileri ve ABD hükümetinin bu konudaki politika yönelimi derinlemesine tahlil edilmektedir.
Değerlendirmemize temel teşkil eden bu önemli belge, yani “2025 Yılı İnsan Ticareti Raporu”, 29 Eylül 2025’te ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından kendi resmî web sitesinde yayımlanmış olup, günümüz uluslararası ilişkilerinde insan hakları meselesini değerlendirmede en nüfuzlu ve etki alanı en geniş yıllık raporlardan biri olarak kabul edilmektedir. Bu rapor, sıradan bir gözlem raporu olmanın ötesinde, Amerikan “İnsan Ticareti Mağdurlarını Koruma Yasası”na (Trafficking Victims Protection Act, TVPA) doğrudan dayanan yasal ve siyasi bir değerlendirme mekanizmasıdır.
Raporun en önemli stratejik ehemmiyeti şudur ki, içerisinde devletlerin insan ticaretine karşı mücadele çabalarına göre belirlenen dereceler, Amerika’nın bu devletlere yönelik diplomatik baskısı, ekonomik yardım politikası ve olası yaptırım tedbirleri üzerinde doğrudan bir etki yaratmaktadır. Çin’in bu raporda art arda sekiz yıldır en düşük derece olan “Tier 3” (3. Kademe) kategorisine yerleştirilmesi, devletin ülke çapında, özellikle de Doğu Türkistan’da yürüttüğü geniş çaplı insan hakları ihlallerinin uluslararası toplum tarafından şiddetle kınandığının açık bir ifadesidir. Bu nedenle bu rapor, sadece bir insan hakları belgesi olmakla kalmayıp, aynı zamanda Çin-Amerika ilişkilerindeki önemli stratejik düğümlerden birini şekillendiren ve uluslararası siyasete yön veren önemli bir belgedir.
Uluslararası ilişkilerin karmaşık ortamında, insan hakları meselesi devletler arası diplomasi ve stratejik rekabetin önemli bir alanı haline gelmiştir. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yılda bir kez yayımladığı “İnsan Ticareti Raporu”, tam da bu alandaki en güçlü araçlardan biri olarak, her bir hükümetin insan ticareti suçuna karşı mücadeledeki sorumluluğunu ve çabalarını değerlendirerek uluslararası insan hakları standartlarının korunmasında önemli bir rol oynamaktadır. 2025 yılı raporunda Çin’in bir kez daha en düşük derece olan “Tier 3″e yerleştirilmesi bir tesadüf değil, aksine bu devletin, özellikle Doğu Türkistan’da Uygur, Kazak, Kırgız ve diğer yerel halklara karşı sistematik olarak yürüttüğü devlet düzeyindeki zorunlu çalıştırma politikasının uluslararası yasalara ve insanlığın ahlaki ilkelerine açıkça aykırı olduğunun bir kez daha kanıtıdır. Bu değerlendirme, söz konusu rapordaki gerçekleri derinlemesine analiz ederek, Çin hükümetinin zorunlu çalıştırmayı bir devlet politikası olarak nasıl yürüttüğünü, bunun uluslararası etkilerini ve raporun bir siyasi belge olarak stratejik değerini ortaya koymayı amaçlamaktadır.
Raporun Genel Çerçevesi ve Çin’e Verilen “Tier 3” Derecesinin Stratejik Önemi
“İnsan Ticareti Raporu”nun devletleri derecelendirme sistemi, basit bir sınıflandırma değil, aksine Amerika’nın “İnsan Ticareti Mağdurlarını Koruma Yasası”na dayanan yasal ve siyasi bir değerlendirme mekanizmasıdır. Rapora göre[1], “Tier 3″teki devletler, “insan ticaretinin ortadan kaldırılması için minimum standartları tam olarak karşılamayan ve bu standartlara ulaşmak için görünür çabalar göstermeyen hükümetler” olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımdaki kilit nokta, meselenin ağırlığından ziyade, hükümetin bu sorunu çözmeye yönelik siyasi iradesinin olup olmamasına odaklanmasıdır. Çin’in art arda sekiz yıldır bu derecede kalması, bu sorunu çözmek istememesinin yanı sıra, insan ticaretinin, özellikle de zorunlu çalıştırmanın doğrudan uygulayıcısı ve teşvikçisi olduğunu göstermektedir.
Raporda özellikle belirtildiği gibi, “hükümetin bir politikası veya eylem modelinin” insan ticaretini oluşturması, “Tier 3″e yerleştirilmenin önemli bir temelini teşkil etmektedir[2]. Çin hükümetinin Doğu Türkistan ve Tibet’teki eylemleri tam da bu kategoriye girmektedir. Bu durum, Çin’deki zorunlu çalıştırma meselesinin tekil fabrikaların veya suç gruplarının eylemi olmadığını, aksine tepeden inme bir şekilde uygulanan, devlet aygıtları tarafından organize edilen ve siyasi hedeflere hizmet etmek üzere tasarlanmış bir devlet suçu olduğunu kanıtlamaktadır. Bu tür bir değerlendirme, uluslararası topluma, özellikle de uluslararası şirketlere, Çin ile olan ekonomik ilişkilerde, bilhassa tedarik zincirinde son derece ciddi ahlaki ve yasal risklerin bulunduğunu ihtar etmektedir.
Devlet Tarafından Yürütülen Geniş Çaplı Zorunlu Çalıştırma: Raporun Temel Argümanı
2025 yılı raporunun Çin’e ilişkin kısmının özünü, devlet tarafından uygulanan ve sistematikleştirilen zorunlu çalıştırma politikası oluşturmaktadır. Raporda, bu politikanın iki büyük coğrafi bölgede, yani Doğu Türkistan ve Tibet’te, farklı isimler altında ancak özünde benzer yöntemlerle uygulandığı özellikle vurgulanmıştır.
Birincisi, Doğu Türkistan’daki durumdur. Raporda, “mesleki eğitim” ve “radikalleşmeyi önleme” adı altında Uygur, Kazak, Kırgız ve diğer milletlerden milyonlarca insanın kamplara ve hapishanelere atıldığı, buralarda ve bunlara bitişik olarak kurulan fabrikalarda zorunlu çalışmaya tabi tutulduğu somut delillerle ortaya konulmuştur[3]. Bunun yanı sıra, “yoksullukla mücadele” ve “fazla işgücünü transfer etme” gibi politikaların da özünde açıkça zorlama unsurları içerdiği, insanların kendi yurtlarından ayrılarak Çin’in iç bölgelerindeki fabrikalarda çalışmaya zorlandığı belirtilmiştir. Raporda, bu süreçteki zorlama yöntemleri olarak kamplara kapatma tehdidi, gözetim ve ailelerin kontrol altında tutulması gibi unsurlar zikredilmiş olup, bu işgücü transferlerinin kesinlikle gönüllü olmadığı, aksine bütüncül bir baskı sisteminin parçası olduğu gösterilmektedir.
İkincisi, Tibet’teki durumdur. Raporda, Tibet’te de benzer bir sistemin uygulandığı, yani “askerî usulde mesleki eğitim” ve “fazla işgücünü transfer etme” programları aracılığıyla binlerce Tibetli çiftçi ve çobanın fabrikalarda zorla çalıştırıldığı ortaya konulmuştur[4]. Her ne kadar bu programlarda Doğu Türkistan’daki gibi geniş çaplı tutuklamalar görülmese de, “ev ev yapılan kontroller” ve hükümetin sıkı sosyal kontrolü altında insanların reddetme imkânının olmaması gibi faktörler nedeniyle bu politikanın da yüksek derecede zorlayıcı bir karaktere sahip olduğu analiz edilmiştir. Bu nokta, Çin hükümetinin farklı ulusal bölgelerde farklı taktikler kullanarak, ancak aynı amaçla, yani yerel halkların geleneksel yaşam tarzlarını bozarak onları devlet kontrolündeki sanayi üretimine zorla entegre etmeye çalıştığını gözler önüne sermektedir.
“Bir Kuşak, Bir Yol” Girişimi ve Uluslararası Çalışma Suçları
Raporun önemli bir yönü, Çin’in ülke içindeki zorunlu çalıştırma meselesini uluslararası faaliyetleriyle, özellikle de “Bir Kuşak, Bir Yol” girişimiyle doğrudan ilişkilendirmesidir. Raporda, Asya, Afrika, Orta Doğu, Güney Amerika ve Avrupa’daki “Bir Kuşak, Bir Yol” projelerinde çalışan Çin vatandaşlarının zorla çalıştırıldığı, ancak Çin hükümetinin ve diplomatik misyonlarının bu duruma göz yumduğu, hatta mağdurlara yardım etmeyi reddettiği ortaya konulmuştur[5]. Bu durum, Çin’in zorunlu çalıştırma meselesinin sadece bir iç insan hakları sorunu olmadığını, aynı zamanda uluslararası çalışma haklarını ihlal eden, sınır aşan bir suç olduğunu göstermektedir.
Bunun yanı sıra, raporda Çin vatandaşlarının Güneydoğu Asya’daki dolandırıcılık çetelerinin bulunduğu kamplara aldatılarak götürüldüğü, orada zorla suç işlemeye mecbur bırakıldığı ve Çin hükümetinin bu mağdurları kurtarmak için yeterli çaba göstermediği, aksine onları “suçlu” olarak muamele ettiği de eleştirilmiştir[6]. Bu noktalar, Çin hükümetinin kendi vatandaşlarının yurt dışındaki hak ve menfaatlerini koruma sorumluluğunu yerine getirmediğini, hatta kendi ekonomik ve siyasi çıkarları için bu tür suçlara göz yumduğunu açığa çıkarmaktadır. Bu durum, “Bir Kuşak, Bir Yol” girişiminin “ortak refah” sloganının ardına gizlenen işçi sömürüsü gerçeğini ifşa etmektedir.
Yasal Sorumluluk ve Kanun Uygulamasındaki Yetersizlikler
Raporun “Cezai Soruşturma” (PROSECUTION) bölümünde, Çin’in hukuk sistemi ve kanun uygulamasındaki ciddi yetersizlikler analiz edilmiştir. Her ne kadar Çin Ceza Kanunu’nda insan ticaretine ilişkin maddeler bulunsa da, bu kanunlar uluslararası standartlara, özellikle de BM “Palermo Protokolü”nün tanımına uymamaktadır. Örneğin, raporda belirtildiği gibi, Ceza Kanunu’nun 240. maddesi “kadın ve çocukları kaçırma, alıkoyma ve satma”yı suç olarak tanımlamakta, ancak bu eylemleri “sömürü amacı” ile açıkça ilişkilendirmemektedir[7]. Bu tür yasal boşluklar, zorunlu çalıştırma ve cinsel sömürü gibi insan ticaretinin temel unsurlarının yasal cezalandırmadan kaçmasına yol açmaktadır.
Bundan başka, raporda Çin hükümetinin son sekiz yıldır insan ticaretiyle ilgili davaların soruşturulması, kovuşturulması ve mahkûm edilmesiyle ilgili güvenilir istatistikler yayımlamadığı eleştirilmiştir. İstatistiksel verilerin eksikliği, bu meselenin gerçek boyutunu ve hükümetin buna karşı mücadele “çabasını” değerlendirmeyi imkânsız kılmaktadır. Daha da önemlisi, raporda hükümet yetkililerinin, özellikle de Doğu Türkistan’daki devlet düzeyindeki zorunlu çalıştırma politikasına katılan veya bundan menfaat sağlayan yetkililerin, hiçbir soruşturma ve yasal sorumluluğa tabi tutulmadığı özellikle vurgulanmıştır[8]. Bu, meselenin özünün kanun uygulamasındaki basit bir başarısızlık değil, aksine hükümetin kendisinin bu suça ortak olduğunun bir kanıtıdır.
Mağdurları Koruma Mekanizmasının Mevcut Olmayışı
Bir devlette insan ticaretine karşı mücadele sisteminin önemli bir parçası, mağdurları koruma mekanizmasıdır. Ancak 2025 yılı raporu, Çin’in bu alanda ciddi şekilde başarısız olduğunu göstermektedir. Hükümetin kendisinin zorunlu çalıştırmanın baş uygulayıcısı olduğu bir durumda, mağdurları koruma mekanizmasının var olması zaten mümkün değildir. Raporda, Çin’in son sekiz yıldır kaç mağdurun tespit edildiği ve onlara ne tür yardımlar sağlandığına dair hiçbir istatistiksel bilgi vermediği bir kez daha vurgulanmıştır[9].
Raporda birkaç önemli nokta öne sürülmüştür: Birincisi, mağdurların cezalandırılması. Dolandırıcılık kamplarından geri getirilen Çin vatandaşları gibi mağdurlar, korunmak yerine genellikle suçlu muamelesi görüp gözaltına alınmakta ve soruşturulmaktadır. İkincisi, yabancı mağdurlara kötü muamele. Çin’e aldatılarak getirilip zorla evliliğe ve cinsel köleliğe maruz bırakılan yabancı kadınlar, genellikle mağdur olarak tanınmak yerine yasa dışı göçmen muamelesi görmekte, hatta kendilerini sömüren “kocalara” geri verilmektedir. Üçüncüsü, Kuzey Koreli mültecilerin geri gönderilmesi. Çin hükümeti, insan ticaretinin yüksek riskine maruz kalan Kuzey Koreli sığınmacıları hiçbir inceleme yapmadan geri göndermekte, bu da onları Kuzey Kore’de daha ağır cezalara, hatta ölüme maruz bırakmaktadır[10]. Bu örnekler, Çin hükümetinin mağdur odaklı koruma ilkesini tamamen göz ardı ettiğini, hatta kendi siyasi ve ekonomik çıkarları için mağdurları kasten kurban ettiğini göstermektedir.
Raporda Sunulan Tavsiyeler ve Siyasi Yönelimleri
Raporun “Öncelikli Tavsiyeler” (PRIORITIZED RECOMMENDATIONS) bölümü, sadece eleştiriyle kalmayıp, ABD hükümetinin Çin’den ne gibi somut değişiklikler beklediğini gösteren bir politika haritası niteliğindedir. Bu tavsiyeleri birkaç kategoriye ayırarak analiz etmek mümkündür:
- Sistemin ortadan kaldırılması talebi: Tavsiyelerin en başında, “‘Sincan’ ve diğer bölgelerdeki kamplar, gözaltı merkezleri ve hapishanelerdeki keyfi tutuklamalara ve zorunlu çalıştırmaya son verilmesi” talep edilmektedir[11]. Bu, ABD hükümetinin sorunun kökeninin tam da bu baskı sisteminde olduğunu açıkça kabul ettiğini göstermektedir. Bu, basit bir reform talebi değil, bütün bir politikanın değiştirilmesi talebidir.
- Yasal reform talebi: “Her türlü cinsel ve emek amaçlı insan ticaretini uluslararası hukuka uygun olarak suç saymak için yasaların değiştirilmesi”[12] talep edilmektedir. Bu, Çin’in iç hukukunu uluslararası standartlarla uyumlu hale getirerek yasal sorumluluk temelini yeniden inşa etmeyi amaçlamaktadır.
- Uluslararası sorumluluk talebi: “‘Bir Kuşak, Bir Yol’ projeleriyle ilgili işe alım, sözleşme ve çalışma koşullarına yönelik denetimin artırılması”[13] ve “sınır ötesi baskıların durdurulması”[14] gibi tavsiyeler, sorunu Çin’in sınırlarının dışına taşıyarak uluslararası eylemlerine de uzandırmaktadır. Bu, ABD hükümetinin Çin’in insan hakları ihlallerini onun küresel karakterdeki etkileri açısından ele aldığını göstermektedir.
Bu tavsiyelerin genel yönelimi, Çin’den sadece yüzeysel değişiklikler değil, aksine köklü, yapısal ve sistematik değişiklikler talep ettiğini açıkça göstermektedir. Bu, ABD-Çin ilişkilerinde insan hakları meselesinin hâlâ önemli bir gündem maddesi olacağının sinyalidir.
Sonuç
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 2025 Yılı “İnsan Ticareti Raporu”, sadece yıllık bir değerlendirme belgesi olmakla kalmayıp, aynı zamanda Çin hükümetinin, özellikle Uygurları hedef alan yerel halklara karşı devlet gücünü kullanarak yürüttüğü modern kölelik sistemini sistematik bir şekilde ifşa eden güçlü bir siyasi ve hukuki belgedir. Rapor, Çin’deki zorunlu çalıştırma meselesinin tekil suç eylemlerinin bir toplamı olmadığını, aksine bir milleti ve onun kültürünü yok etmeyi amaçlayan, açık siyasi bir amaca sahip bir devlet politikası olduğunu net bir şekilde ortaya koymaktadır.
Raporda sunulan kanıtlar ve analizler, Çin’in “Tier 3″teki konumunun asla “asılsız bir suçlama” olmadığını, aksine onun uluslararası hukuka ve insanlığın ortak değer yargılarına karşı işlediği ağır ihlallerin bir sonucu olduğunu ispatlamaktadır. Raporun, Doğu Türkistan’daki zorunlu çalıştırmayı “Bir Kuşak, Bir Yol” girişimi ve Çin’in diğer uluslararası eylemleriyle ilişkilendirmesi, bu meselenin sadece bir bölgenin sorunu olmadığını, aksine küresel tedarik zinciri güvenliğine ve uluslararası çalışma haklarına doğrudan bir tehdit oluşturan bir mesele olduğunu vurgulamaktadır.
Son olarak, bu rapor uluslararası toplum, hükümetler, sivil toplum kuruluşları ve uluslararası şirketler için önemli bir yol haritası ve eylem kılavuzu rolü oynamaktadır. İçinde sunulan tavsiyeler, Çin’e baskı uygulamak ve onu hesap verebilirliğe çekmek için somut yolları göstermektedir. Bu tür nüfuzlu uluslararası denetim mekanizmalarının varlığı, Çin gibi güçlü devletlerin kendi eylemlerinden sorumlu tutulmasını talep etmede ve Uygur halkı gibi zulme uğrayan halkların sesini dünyaya duyurmada hayati bir öneme sahiptir. Gelecekte, bu rapordaki kanıtları temel alarak daha fazla devletin ve uluslararası kuruluşun somut eyleme geçmesi, modern köleliğin bu yeni formunu ortadan kaldırmanın yegâne yolu olacaktır.
Kaynakça:
[1] U.S. Department of State. (2025). 2025 Trafficking in Persons Report. p. 31. https://www.state.gov/reports/2025-trafficking-in-persons-report/
[2] U.S. Department of State. (2025). 2025 Trafficking in Persons Report. p. 32. https://www.state.gov/reports/2025-trafficking-in-persons-report/
[3] U.S. Department of State. (2025). 2025 Trafficking in Persons Report: China. p. 1. https://www.state.gov/reports/2025-trafficking-in-persons-report/china/
[4] U.S. Department of State. (2025). 2025 Trafficking in Persons Report: China. p. 10. https://www.state.gov/reports/2025-trafficking-in-persons-report/china/
[5] U.S. Department of State. (2025). 2025 Trafficking in Persons Report: China. p. 1. https://www.state.gov/reports/2025-trafficking-in-persons-report/china/
[6] U.S. Department of State. (2025). 2025 Trafficking in Persons Report: China. p. 5. https://www.state.gov/reports/2025-trafficking-in-persons-report/china/
[7] U.S. Department of State. (2025). 2025 Trafficking in Persons Report: China. p. 3. https://www.state.gov/reports/2025-trafficking-in-persons-report/china/
[8] U.S. Department of State. (2025). 2025 Trafficking in Persons Report: China. p. 6. https://www.state.gov/reports/2025-trafficking-in-persons-report/china/
[9] U.S. Department of State. (2025). 2025 Trafficking in Persons Report: China. p. 6. https://www.state.gov/reports/2025-trafficking-in-persons-report/china/
[10] U.S. Department of State. (2025). 2025 Trafficking in Persons Report: China. p. 9. https://www.state.gov/reports/2025-trafficking-in-persons-report/china/
[11] U.S. Department of State. (2025). 2025 Trafficking in Persons Report: China. p. 2. https://www.state.gov/reports/2025-trafficking-in-persons-report/china/
[12] U.S. Department of State. (2025). 2025 Trafficking in Persons Report: China. p. 2. https://www.state.gov/reports/2025-trafficking-in-persons-report/china/
[13] U.S. Department of State. (2025). 2025 Trafficking in Persons Report: China. p. 2. https://www.state.gov/reports/2025-trafficking-in-persons-report/china/
[14] U.S. Department of State. (2025). 2025 Trafficking in Persons Report: China. p. 2. https://www.state.gov/reports/2025-trafficking-in-persons-report/china/