Türkistan Times, İstanbul - 16 Ekim 2025: Tanınmış Türk gazeteci ve yazar Taha Kılınç, Çin hükümetinin sıkı denetimi altındaki Doğu Türkistan'a gizli bir ziyaret gerçekleştirerek, Uygurların maruz kaldığı ağır baskıları ve şok edici gerçekleri içeren "Kayıp Coğrafyanın İzinde - Doğu Türkistan Seyahatnamesi" adlı kitabını yayımladı. Serbestiyet Gazetesi'ne verdiği özel röportajda, kitabı nedeniyle Pekin hükümetinin diplomatik baskısına maruz kaldığını açıkladı.
Ziyaretinin detaylarını paylaşan Taha Kılınç, geçen yıl Haziran ayında Kazakistan sınırı üzerinden Doğu Türkistan'a girdiğini ve sekiz günlük bu yolculuğun, Çin hükümetinin kontrolündeki propaganda amaçlı ziyaretlerden kökten farklı olduğunu belirtti. Amacının, uluslararası toplumun "soykırım" olarak nitelediği baskı politikalarının saha kanıtlarını toplamak ve Uygur halkının gerçek durumunu dünyaya duyurmak olduğunu söyledi.
Taha Kılınç'ın aktardığına göre, bölgedeki dini baskının en bariz yansımalarından biri camilerin durumunda görülüyor. Çin propagandasının "ibadete açık" olarak gösterdiği birçok caminin aslında müze, bar, kafe, hatta otellere dönüştürüldüğünü belirtti. Kılınç, "Kaşgar'daki tarihi Eyüdgâh Camii'nin içinde namaz kılınan yerlere şerit çekilerek tamamen müzeye çevrilmiş. Bir cami avlusunda yaşlı Uygurların Çin bayrağı altında devlete bağlılık yemini etmeye zorlandıklarına tanık oldum" dedi.
Ziyareti sırasında Taha Kılınç, Uygurların günlük yaşamlarındaki yoğun gözetim ve korku atmosferini derinden hissettiğini ifade etti. Sekiz günlük yolculuğu boyunca bir kez bile ezan sesi duymadığını, namaz vakitlerinde camilere girmeye çalıştığında çeşitli bahanelerle engellendiğini anlattı. Özellikle Yarkent gibi şehirlerde genç ve orta yaşlı erkeklerin görülmemesi, sokaklarda yalnızca kadınlar, çocuklar ve yaşlıların bulunması, "toplama kampları" hakkındaki kanıtları daha da güçlendiriyordu. Uygur ailelerindeki bıçak gibi ev eşyalarına QR kodu yerleştirilerek her bir bıçağın aile nüfusuna kaydedilmesi, şehir sokaklarının her 10-15 metrede bir yüksek çözünürlüklü kameralarla dolu olması ve hatta otoyolların doğrudan polis karakollarının içinden geçmesi gibi durumlar, bölgedeki baskının boyutunu gözler önüne seriyor.
Uygurların dış dünyayla bağlarının tamamen kesildiğini vurgulayan Kılınç, onların basit bir selama dahi cevap vermekten korktuklarını belirtti. Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın ziyareti sırasında bir Uygur annenin "Esselamu aleyküm" selamına "Ve aleykümselam" diyemeyip sadece "Nasılsınız?" (Yaxshimusiz) diye cevap vermesini örnek göstererek, bunun bölgedeki psikolojik baskının ne denli ağır olduğunu gösterdiğini kaydetti.
Sonuç olarak, Taha Kılınç'ın bu kitabı, Çin'in propagandasına güçlü bir yanıt vererek, Doğu Türkistan'daki Uygur halkının karşı karşıya olduğu ağır baskılar, kültürel soykırım ve insanlığa karşı suçlar hakkında sahadan alınmış canlı ve önemli bir tanıklık olarak büyük bir önem taşımaktadır.