Sincan'daki kadın fabrika işçileri. Weibo'dan.
Baskıyı “yardım” olarak yeniden paketlemek, Çin propagandasının temel bir aracıdır. Bir rapor, yalanlara dayalı bir stratejiyi gözler önüne seriyor.
29.10.2025 | Massimo Introvigne
Parlak altyapıların ve televizyonda yayınlanan kurdele kesme törenlerinin çağında, kalkınma meşruiyetin dili haline geldi. Ancak Uyghur Rights Monitor, “Silahlaştırılmış Kalkınma: Sincan Yardımları Baskıyı Nasıl Güçlendiriyor” başlıklı raporunda, ayık bir karşı anlatı sunuyor. Bu titizlikle araştırılmış rapor, Çin’in Sincan bölgesindeki devlet öncülüğündeki yardımların tarafsız bir cömertlik eylemi değil, ilerleme kisvesi altında manzaraları, kimlikleri ve inançları yeniden şekillendiren hesaplanmış bir kontrol mekanizması olduğunu ortaya koyuyor.
Rapor, çarpıcı bir önermeyle başlıyor: “Sincan’daki kalkınma yardımı sadece ekonomik büyümeyle ilgili değildir; bu, ideolojik uyumu dayatma ve Uygur kimliğini parçalama aracıdır.” Rapor, en başından itibaren yolların, okulların ve sanayi parklarının doğası gereği iyi niyetli olduğu varsayımına meydan okuyor. Bunun yerine, bu projelerin daha geniş bir asimilasyon, gözetim ve baskı stratejisine nasıl gömülü olduğunu gösteriyor. Yardımlar, toplulukları güçlendirmek için değil, onları yeniden tasarlamak için dağıtılıyor. Yazarlar, devlet sübvansiyonlarının, mesleki eğitimin ve yoksullukla mücadele programlarının siyasi sadakat, dini uyum ve kültürel yok etmeyle nasıl ilişkilendirildiğini izliyor.
Raporun en etkileyici bölümlerinden biri, daha zengin eyaletlerin Sincan’ın kalkınmasını desteklemekle görevlendirildiği bir politika olan “eşleştirilmiş yardım” (对口援疆) rolünü inceliyor. Kağıt üzerinde bu, bölgeler arası bir dayanışma modelidir. Pratikte ise ideolojik ihracat için bir boru hattıdır. “Eşleştirilmiş yardım projeleri sadece ekonomik değil, aynı zamanda Han merkezli yönetişimi ihraç etmek ve Uygur kültürel özerkliğini bastırmak için kullanılan siyasi araçlardır.” Bu programlar kapsamında inşa edilen fabrikalar, genellikle “yeniden eğitimden” geçmiş Uygurları istihdam ediyor ve onların emeği dijital gözetim sistemleriyle izleniyor. Rapor, yardım fonlarının, Parti sloganlarının dini sembollerin yerini aldığı “örnek köyler” inşa etmek için nasıl kullanıldığını ve cami yıkımlarının “kentsel dönüşüm” olarak nasıl meşrulaştırıldığını belgeliyor.
Yazarlar ayrıca kalkınma dilinin kendisini de mercek altına alıyor. “Yoksullukla mücadele”, “modernleşme” ve “entegrasyon” gibi terimlerin, yerinden etme ve kontrol için kullanılan örtmeceler olduğu gösteriliyor. Devletin yardım programları, Uygur toplumunu güçlendirmek için değil, onu yeniden şekillendirmek için tasarlanmıştır. Örneğin, mesleki eğitim merkezleri yukarı doğru hareketlilik için fırsatlar olarak sunulsa da, gerçekte telkin merkezleri olarak işlev görüyor. Dini uygulamalar caydırılıyor veya tamamen yasaklanıyor ve devlet ritüellerine katılım; iş, barınma ve eğitime erişim için bir ön koşul haline geliyor.
Bu raporu özellikle güçlü kılan şey, argümanını oluşturmak için birincil kaynakları —hükümet belgeleri, bütçe tahsisatları ve politika direktifleri— kullanmasıdır. Spekülasyon veya söylentilere dayanmıyor. Satır satır, kalkınmanın nasıl silahlaştırıldığını gösteriyor. Yazarlar, yardımların devlete ait işletmeler ve yerel Parti komiteleri aracılığıyla nasıl yönlendirildiğini, böylece itaatin ödüllendirildiği ve muhalefetin cezalandırıldığı bir sistem yaratıldığını vurguluyor. Kültürel festivaller ve turizm girişimleri bile, dini ve siyasi anlamından arındırılmış, Uygur kimliğinin sterilize edilmiş bir versiyonunu tanıtmak için yeniden kullanılıyor.
Mimari, dil ve politikanın kesiştiği gücün estetiğine duyarlı okuyucular için bu rapor, yumuşak otoriterliği deşifre etmeye yardımcı oluyor. Etkileri Sincan’ın ötesine geçerek, kalkınmanın bir baskı aracı olarak küresel sonuçlarına işaret ediyor. Yazarlar, benzer modellerin Çin’deki diğer azınlık bölgelerine ve potansiyel olarak ötesine ihraç edildiği konusunda uyarıyor. Raporun tonu ölçülü ama acil, dili ise basit ama etkileyici. Bizi iskelelerin ötesine bakmaya ve sormaya davet ediyor: kim fayda sağlıyor ve kim ortadan kayboluyor?
Kısacası, “Silahlaştırılmış Kalkınma” yardımların nasıl hem bir hediye hem de bir silah olabileceğini anlamak isteyen herkes için temel bir eserdir. Şık bir dille yazılmış, titizlikle kaynaklandırılmış ve ahlaki olarak keskin olan bu rapor, bir uyarı taşıyor. Bize, özgürlük olmadan ilerlemenin, kontrolün başka bir biçiminden ibaret olduğunu hatırlatıyor.
https://bitterwinter.org/silk-roads-and-surveillance-how-aid-became-a-tool-of-control-in-xinjiang/