Gazeteci ve yazar Taha Kılınç, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde camilerin kapalı olduğunu, ezanın okunmadığını ve bazı ibadet yerlerinin bar, restoran veya müze olarak kullanıldığını söyledi.
19 Kasım 2025
İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi'nde "Rotamız Doğu Türkistan" programında konuşan gazeteci ve yazar Taha Kılınç, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde, Uygurlar üzerindeki sistematik baskı ve asimilasyon politikalarını anlattı.
Bölgede günlük yaşamın sıkı denetim altında olduğunu belirten Kılınç, Uygurların gündelik hayatındaki basit araçları kullanmasının dahi kısıtlanmış durumda olduğunu söyledi.
Kılınç, camilerin kapalı olduğunu, ezanın okunmadığını ve bazı ibadet yerlerinin bar, restoran veya müze olarak kullanıldığını aktardı.
Turistik amaçlı açık olan birkaç camiden biri olan Hotan'daki cami ziyaretine ilişkin Kılınç, "Sadece 60 yaş üzerindeki kişiler alınıyordu. Her gelenin ismi listeden tek tek işaretleniyordu. Bu, ibadete giriş değil adeta bir üyelik kontrolü gibiydi. İçeri alınan yaşlı erkeklere Çin'e bağlılık yemini ettiriliyor." diye konuştu.
Kılınç, bu politikaların amacının, "Uygurları, tarihleri, kültürleri ve İslami kimliklerinden koparmak, eğitim kampları adını verdikleri aslında toplama kampları olan merkezlerde yeni bir insan tipi oluşturulmaya çalışmak" olduğunu söyledi.
Bölgedeki mezarlıkların turistik bir dekor gibi kullanıldığını, buna karşılık camilerin toplumsal hayattaki dönüştürücü rolü nedeniyle sistemli biçimde devre dışı bırakıldığını anlatan Kılınç, "Çin, İslam'ın toplumu nasıl dönüştürdüğünü çok iyi bildiği için camileri özellikle kapatıyor." değerlendirmesini yaptı.
Sokaklarda neşeli insanların görülmediğini, kültürel ve toplumsal yaşamın sistematik şekilde silindiğini ifade eden Kılınç, Kaşgarlı Mahmud ve Abdülkerim Satuk Buğra Han gibi tarihi şahsiyetlerin kabirlerinin ise sınırlı şekilde ziyaret edilebildiğini dile getirdi.
Kılınç, Türkiye'de yaşayan Uygurlarla temas kurulması ve onların seslerinin duyurulmasının önemine dikkati çekti.
aa