Pekin’in Orta Asya Siyaset: Wang Yi’nin Ziyaretinin Perde Arkası ve Stratejik Hamleler

Uygur Araştırma Enstitüsü

24 Kasım 2025

Çin Komünist Partisi (ÇKP) Politbüro Üyesi ve Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin Tacikistan, Kırgızistan ve Özbekistan’ı kapsayan Orta Asya turu, uluslararası ilişkiler sahnesinde sıradan bir diplomatik temasın çok ötesinde anlamlar taşımaktadır. Ziyaretin zamanlaması, seçilen ülkeler, görüşülen konular ve dikkat çekici bir şekilde ziyaret edilmeyen Kazakistan, Pekin’in “arka bahçesi” olarak gördüğü bu hayati bölgeye yönelik çok katmanlı ve proaktif stratejisinin net bir yansımasıdır. ABD’nin C5+1 (Orta Asya’daki beş ülke ve ABD) formatındaki zirvesinin hemen ardından gerçekleşen bu ziyaret, Pekin’in bölgedeki etkisini pekiştirme, Amerikan nüfuzunu dengeleme ve kendi temel ulusal çıkarlarını güvence altına alma arayışının somut bir adımı olarak okunmalıdır. Bu analiz, Wang Yi’nin ziyaretinin stratejik anlamını, güvenlik ve ekonomi eksenindeki hedeflerini ve Kazakistan’ın denklem dışı bırakılmasının olası nedenlerini, her bir konunun önemine binaen genişletilmiş paragraflarla derinlemesine inceleyecektir.

Bu diplomatik hamle, Çin’in artık uluslararası politikada reaktif bir aktör olmaktan çıkıp, kendi stratejik çıkarları doğrultusunda proaktif ve ön alıcı bir gündem belirleyici haline geldiğinin altını çizmektedir. Orta Asya, Pekin için sadece bir komşu değil, aynı zamanda batıya açılan kapısı, enerji arz güvenliğinin teminatı, Kuşak ve Yol İnisiyatifi’nin (BRI) atar damarı ve en önemlisi Doğu Türkistan’in istikrarı için hayati bir tampon bölgedir. Dolayısıyla, bu coğrafyadaki her jeopolitik gelişme, Çin’in ulusal güvenlik doktrinini doğrudan ilgilendirmektedir. Wang Yi’nin turu, bu doktrinin sahada nasıl titizlikle uygulandığını gözler önüne seren bir vaka çalışması niteliğindedir.

Zamanlamanın Stratejik Anlamı: ABD’nin C5+1 Hamlesine Pekin’in Karşı Hamlesi

Uluslararası diplomaside zamanlama, mesajın kendisi kadar, hatta bazen ondan daha önemlidir. Wang Yi’nin ziyaretinin, ABD Başkanı’nın Orta Asya liderlerini Washington’da ağırlamasından kısa bir süre sonra planlanması tesadüf değildir. Bu, Pekin’in Washington’a ve Orta Asya başkentlerine yönelik açık ve net bir mesajıdır: “Bölgenin asıl ve kalıcı ortağı biziz.” ABD’nin C5+1 girişimi, Orta Asya ülkelerine Rusya ve Çin’e bir alternatif sunmayı, egemenliklerini ve toprak bütünlüklerini desteklemeyi ve özellikle Orta Koridor gibi projelerle Batı’ya yönelik yeni bağlantı yolları açarak Pekin ve Moskova’nın lojistik ve ticari hakimiyetini kırmayı hedeflemektedir. Washington, bu hamleyle bölge ülkelerinin dev komşularına olan ekonomik ve siyasi bağımlılığını azaltmayı, kendi nüfuz alanını genişletmeyi amaçlamaktadır.

Bu durum, Çin tarafından kendi stratejik çevresine bir müdahale, bir nüfuz ihlali ve uzun vadede bir kuşatma hamlesi olarak algılanmaktadır. Pekin için Orta Asya, sadece ekonomik bir ortak veya enerji tedarikçisi değil, aynı zamanda batı sınırlarının güvenliği, Doğu Türkistan’daki istikrarın korunması ve Kuşak ve Yol İnisiyatifi’nin karasal ayağının kalbi olması nedeniyle vazgeçilmez bir stratejik derinlik alanıdır. Bu bölgedeki herhangi bir istikrarsızlık veya Çin karşıtı bir jeopolitik hizalanma, Pekin’in en hassas ulusal güvenlik sinir uçlarına dokunma potansiyeli taşır. Dolayısıyla, Wang Yi’nin ziyareti, ABD’nin artan angajmanına karşı bir “sadakat ve güvence turu” olarak işlev görmüştür. Bu tur, Pekin’in bölgedeki ortaklarına “yanınızdayız” mesajı verirken, aynı zamanda onlara kimin daha güvenilir ve kalıcı bir partner olduğunu hatırlatma amacı gütmektedir.

Wang Yi’nin mevkidaşları ve devlet başkanlarıyla yaptığı görüşmelerde sürekli olarak “stratejik ortaklığın derinleştirilmesi”, “dış müdahalelere karşı ortak duruş” ve “kader birliği topluluğu inşa etme” gibi ifadelere vurgu yapması, bu karşı hamlenin diplomatik dilini oluşturmaktadır. Çin, ABD’nin “değerler”, “insan hakları” ve “demokrasi” temelli, çoğu zaman bölge rejimleri tarafından iç işlerine müdahale olarak görülen söyleminin aksine, “iç işlerine karışmama”, “karşılıklı saygı” ve “pragmatik işbirliği” prensiplerini öne çıkarır. Bu yaklaşım, bölgedeki otoriter ve istikrarı her şeyin üzerinde tutan rejimlerin hassasiyetlerine doğrudan hitap eder. Wang Yi, bu ziyaretle Çin’in sunduğu modelin, yani siyasi eleştiri olmaksızın ekonomik kalkınma modelinin, Batı’nın şartlı ortaklık tekliflerinden daha cazip olduğunu ima etmektedir.

Ziyaretin bir diğer katmanı da, Çin’in bölge ülkelerine coğrafyanın değişmez gerçeklerini hatırlatmasıdır. ABD okyanuslar ötesinde bir güç iken, Çin kalıcı bir komşudur. Bu coğrafi yakınlık, ekonomik, kültürel ve güvenlik bağlarının daha derin ve köklü olmasını kaçınılmaz kılmaktadır. Pekin, on yıllardır süregelen derin ekonomik bağların, Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) çatısı altında kurumsallaşmış güvenlik ortaklığının ve devasa altyapı yatırımlarının, Washington’dan gelen ve konjonktürel olabilecek vaatlerden daha somut ve güvenilir olduğunu vurgulamaktadır. Bu, bir nevi “yakındaki güçlü komşu mu, uzaktaki zengin akraba mı?” sorusunu bölge liderlerinin gündemine yeniden getirmektir.

Sonuç olarak, Wang Yi’nin ziyaretinin zamanlaması, Büyük Güç Rekabeti’nin Orta Asya sahnesindeki yeni bir perdesini açmıştır. Bu, Pekin’in ABD’nin bölgedeki artan aktivizmini pasif bir şekilde izlemeyeceğini, aksine her hamleye bir karşı hamleyle yanıt vereceğini gösteren net bir irade beyanıdır. Çin, bu rekabette sadece kendi ekonomik ve güvenlik çıkarlarını korumakla kalmayıp, aynı zamanda bölgenin gelecekteki jeopolitik yönelimini de kendi lehine şekillendirmeye kararlı olduğunu ortaya koymaktadır. Ziyaret, Pekin’in Orta Asya’yı kendi vazgeçilmez nüfuz alanı olarak gördüğünü ve bu alanda başka bir gücün belirleyici rol oynamasına izin vermeyeceğini dosta ve düşmana ilan eden bir diplomatik manifestodur.

Güvenlik Eksenli Ortaklık: “Üç Kötü Güç” ile Mücadele ve Tayvan Meselesi

Wang Yi’nin ziyaret gündeminin en değişmez ve en önemli maddelerinden biri, şüphesiz güvenlik işbirliği olmuştur. Çin diplomasisinin Orta Asya’daki temel direği olan ve ŞİÖ’nün kuruluş felsefesini oluşturan “Üç Kötü Güç” (terörizm, ayrılıkçılık ve aşırıcılık) ile ortak mücadele söylemi, bu ziyaretlerde de en üst perdeden dile getirilmiştir. Bu kavram, Pekin için çok yönlü ve son derece işlevsel bir stratejik araçtır. Bu söylem, Çin’in bölge ülkeleriyle ortak bir tehdit algısı yaratmasını ve bu algı üzerinden derin bir güvenlik ortaklığı inşa etmesini sağlamaktadır. Bu ortaklık, basit bir askeri işbirliğinin ötesinde, istihbarat paylaşımı, siber güvenlik, sınır kontrolü ve rejim güvenliği gibi çok çeşitli alanları kapsamaktadır.

Bu kavramın Çin için en kritik işlevi, Doğu Türkistan’daki politikalarını meşrulaştırma çabasıdır. Pekin, bölgedeki Uygurlara ve diğer Müslüman azınlıklara yönelik kitlesel gözetim, zorunlu eğitim kampları ve kültürel asimilasyon gibi baskıcı politikalarını, bu “üç kötü güce” karşı verilen uluslararası terörle mücadelenin bir parçası olarak sunmaktadır. Orta Asya ülkelerinden bu söyleme diplomatik destek alarak ve bu ülkelerdeki Uygur diasporasının faaliyetlerini kontrol altında tutmalarını sağlayarak, Batı’dan gelen soykırım ve insan hakları ihlali suçlamalarına karşı bölgesel bir meşruiyet kalkanı oluşturmaktadır. Wang Yi’nin ziyaretlerinde bu konunun altını çizmesi, bu kalkanı güçlendirme ve Doğu Türkistan’ın “istikrarının” korunmasının tüm bölgenin ortak çıkarı olduğu mesajını pekiştirme amacı taşımaktadır.

Orta Asya rejimleri açısından ise bu işbirliği, kendi bekalarına yönelik tehditlerle başa çıkmada Çin gibi güçlü bir ortağın teknolojik ve siyasi desteğini almak anlamına gelmektedir. Afganistan’daki istikrarsızlık, radikal İslamcı grupların sızma potansiyeli, rejim karşıtı hareketler ve etnik gerilimler, bu ülkelerin de temel güvenlik kaygılarıdır. Çin’in sunduğu gelişmiş gözetim teknolojileri (yüz tanıma sistemleri, veri izleme ağları), askeri teçhizat ve istihbarat paylaşımı, bu rejimlerin kendi güvenlik aygıtlarını modernize etmelerine ve muhalif sesleri bastırmalarına yardımcı olmaktadır. Bu durum, her iki tarafın da kendi rejim güvenliklerini ve siyasi istikrarı önceliklendirdiği pragmatik bir çıkar ittifakı yaratmaktadır. Wang Yi’nin görüşmelerinde “istikrarın korunması”na ve “renkli devrimlere” karşı ortak duruşa yapılan atıflar, bu ortak güvenlik anlayışının bir tezahürüdür.

Güvenlik gündeminin bir diğer kritik ve vazgeçilmez unsuru ise Tayvan meselesidir. Wang Yi, ziyaret ettiği her ülkede liderlerden “Tek Çin” ilkesine olan sarsılmaz bağlılıklarını teyit ettirmeyi başarmıştır. Bu, Pekin için rutin bir diplomatik formalitenin çok ötesinde, hayati bir ulusal çıkar meselesidir. ABD’nin Tayvan’a silah satışını artırdığı, üst düzey ziyaretler gerçekleştirdiği ve adanın uluslararası alandaki görünürlüğünü teşvik ettiği bir dönemde, Çin, kendi temel çıkarı olarak gördüğü bu konuda uluslararası destek tabanını olabildiğince geniş ve sağlam tutmaya çalışmaktadır. Her bir ülkenin bu ilkeye verdiği kamuoyu önündeki koşulsuz destek, Çin’in diplomatik gücünü ve bu ülkeler üzerindeki etkisini göstermekle kalmaz, aynı zamanda ABD’ye karşı yürütülen küresel anlatı savaşında Pekin’in elini güçlendirir.

Bu destek, karşılıklı bir güvence paktı niteliğindedir. Orta Asya ülkeleri, Pekin’in en hassas olduğu konuda onun yanında durarak, karşılığında Çin’in de kendi egemenliklerine, toprak bütünlüklerine ve “kendi seçtikleri kalkınma yollarına” (yani mevcut siyasi rejimlerine) saygı duyacağının garantisini alırlar. Çin, bu desteğe karşılık olarak bu ülkelerin iç işlerine karışmayacağını ve dış müdahalelere karşı yanlarında duracağını taahhüt eder. Bu, “sen benim temel çıkarıma dokunma, ben de seninkine dokunmayayım” şeklinde özetlenebilecek, son derece pragmatik bir diplomatik alışveriştir.

Son tahlilde, Çin’in güvenlik stratejisi, Sincan’ın (Doğu Türkitan’in) istikrarını garanti altına almaktan başlayıp, Tayvan’ın uluslararası alanda izole edilmesine kadar uzanan geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır. Orta Asya, bu stratejinin her iki ayağı için de kilit bir coğrafyadır. “Üç Kötü Güç” ile mücadele, Doğu Türkistan’ı çevreleyen güvenlik kuşağını oluştururken, “Tek Çin” ilkesine alınan destek, Pekin’in küresel meşruiyet mücadelesine katkı sağlamaktadır. Wang Yi’nin ziyareti, bu iki temel güvenlik direğini de sağlamlaştırmaya yönelik başarılı bir operasyon olarak değerlendirilebilir.

Ekonomik Entegrasyon ve Kuşak-Yol İnisiyatifi’nin Geleceği

Çin’in Orta Asya’daki nüfuzunun bel kemiğini ve en etkili yumuşak güç enstrümanını ekonomi oluşturmaktadır. 2013 yılında Kazakistan’da ilan edilen Kuşak ve Yol İnisiyatifi (BRI), son on yılda bölgeyi devasa altyapı projeleri, milyarlarca dolarlık krediler ve giderek artan ticaret ağlarıyla geri dönülmez bir şekilde Çin ekonomisine entegre etmiştir. Yollar, demiryolları, boru hatları ve sanayi parkları, bölgenin ekonomik coğrafyasını yeniden şekillendirmiştir. Wang Yi’nin ziyareti, BRI’nin bu ilk aşamasının kazanımlarını korumak ve inisiyatifi yeni bir faza taşımak açısından kritik bir öneme sahipti. Artık sadece büyük ölçekli altyapı projelerinden ziyade, “yeşil”, “dijital” ve “sağlık” gibi daha nitelikli, teknoloji odaklı ve sürdürülebilir alanlara odaklanan bir BRI vizyonu öne çıkmaktadır.

Bu dönüşümün en somut örneği, görüşmelerde “dijital ipek yolu”, “yeşil kalkınma” ve “yüksek kaliteli işbirliği” gibi kavramların sıkça gündeme gelmesidir. Dijital İpek Yolu, Çinli şirketlerin (Huawei gibi) bölgede 5G ağları, veri merkezleri ve akıllı şehir projeleri kurmasını içerirken, Yeşil Kalkınma, Çin’in güneş ve rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir enerji teknolojilerini bölgeye ihraç etmesini kapsamaktadır. Bu yeni nesil projeler, Çin’in sadece bir inşaat ve kredi gücü olmadığını, aynı zamanda bir teknoloji ve standart belirleyici güç olduğunu da gösterme amacı taşımaktadır. Bu, Çin’in bölgedeki ekonomik varlığını daha derin ve kalıcı hale getirme stratejisinin bir parçasıdır.

Ziyaretin ekonomik gündeminin merkezinde yer alan en stratejik projelerden biri, şüphesiz Çin-Kırgızistan-Özbekistan (CKU) demiryoludur. Yıllardır planlama aşamasında olan bu proje, hayata geçtiğinde jeopolitik bir oyun değiştirici olma potansiyeli taşımaktadır. Halihazırda Çin’den Avrupa’ya giden demiryollarının büyük kısmı Rusya üzerinden geçmektedir. CKU demiryolu, Rusya’yı bypass ederek Çin’i doğrudan Orta Asya üzerinden Ortadoğu ve Avrupa pazarlarına bağlayacak olan güneyde bir alternatif koridor yaratacaktır. Bu, hem Çin’in Ukrayna savaşı gibi krizler nedeniyle Rusya’ya olan lojistik bağımlılığını azaltmakta, hem de ABD ve AB’nin desteklediği Orta Koridor’a (Trans-Hazar Ulaşım Güzergahı) karşı güçlü bir rakip oluşturmaktadır. Wang Yi’nin Kırgızistan ve Özbekistan’daki yoğun temasları, bu mega projenin önündeki son siyasi ve finansal engellerin aşılmasına yönelik Pekin’in kararlılığını göstermektedir.

Bununla birlikte, Çin’in artan ekonomik angajmanı bölgede bazı endişeleri ve tepkileri de beraberinde getirmektedir. “Borç tuzağı” diplomasisi iddiaları, özellikle Tacikistan ve Kırgızistan gibi daha küçük ekonomilerin Çin’e olan devasa borçları göz önüne alındığında, Batı medyasında ve bazı yerel çevrelerde sıkça dile getirilmektedir. Ayrıca, BRI projelerinde şeffaflık eksikliği, yolsuzluk iddiaları, çevresel etki değerlendirmelerinin yetersizliği ve projelerde yerel halk yerine Çinli işçilerin istihdam edilmesi gibi konular, kamuoyunda zaman zaman Çin karşıtı duyguları tetikleyebilmektedir. Wang Yi’nin ziyareti, aynı zamanda bu endişeleri yatıştırmaya ve Çin’in niyetinin “sömürgeci” bir anlayış değil, “karşılıklı faydaya dayalı bir ortaklık” ve “kazan-kazan” prensibi olduğunu vurgulamaya yönelik bir halkla ilişkiler çabası olarak da görülebilir.

Sonuç olarak, ekonomi, Çin’in Orta Asya stratejisinin en dinamik ve en güçlü aracıdır. Pekin, ekonomik gücünü ve devasa pazarını, bölge ülkelerini kendisine daha sıkı bağlamak, onların siyasi sadakatini teşvik etmek ve ABD’nin soyut demokrasi vaatleri ile sınırlı ekonomik tekliflerinin cazibesini azaltmak için birincil araç olarak kullanmaktadır. Wang Yi’nin ziyareti, bu ekonomik entegrasyonu daha da derinleştirmeyi, sorunlu alanları yönetmeyi ve BRI’yi geleceğin teknolojik ve yeşil ekonomilerine uyumlu hale getirerek Çin’in bölgedeki vazgeçilmez ekonomik ortak konumunu perçinlemeyi amaçlamıştır.

Kazakistan Neden Ziyaret Edilmedi?

Wang Yi’nin titizlikle planlanmış Orta Asya turunda en çok dikkat çeken ve en fazla spekülasyona yol açan husus, şüphesiz bölgenin en büyük ekonomisi, en geniş topraklara sahip ülkesi, Çin’in (İşgal altındaki Doğu Türkistan ile) en uzun sınıra sahip komşusu ve Kuşak ve Yol İnisiyatifi’nin 2013’te dünyaya ilan edildiği sembolik ülke olan Kazakistan’ın programda yer almamasıdır. Bu durum, basit bir ajanda uyuşmazlığının ötesinde, derin jeopolitik anlamlar barındıran bilinçli bir tercih olarak okunmalıdır ve çeşitli senaryolar üzerinden analiz edilebilir.

En güçlü ve en yaygın kabul gören ihtimal, Kazakistan’ın Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev yönetiminde giderek daha belirgin ve iddialı hale gelen “çok vektörlü” dış politikasıdır. Astana, geleneksel müttefikleri olan Rusya ve Çin ile stratejik ilişkilerini korurken, aynı zamanda Batı (ABD, AB), Türkiye ve Körfez ülkeleri gibi diğer güç merkezleriyle de bağlarını aktif bir şekilde ve eş zamanlı olarak güçlendirmektedir. Bu dengeleme politikası, Kazakistan’ın herhangi bir büyük güce aşırı bağımlı kalmasını önlemeyi ve ulusal çıkarlarını maksimize etmeyi amaçlayan stratejik bir özerklik arayışıdır. Özellikle Batı ile enerji alanında yapılan anlaşmalar, Orta Koridor’un geliştirilmesindeki kilit rolü ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline karşı takındığı mesafeli tutum, Pekin’in tam olarak arzu ettiği koşulsuz bağlılık seviyesinde olmayabilir. Bu bağlamda, Wang Yi’nin Kazakistan’ı atlaması, Astana’nın bu bağımsız duruşuna yönelik Pekin’den gelen üstü kapalı bir diplomatik mesaj, bir sitem veya hatta bir uyarı olarak yorumlanabilir. Çin, daha “sadık” veya kendisine daha fazla “ihtiyaç duyan” ortaklarına (Tacikistan ve Kırgızistan gibi) öncelik vererek, denge politikası güdenlere dolaylı yoldan kendi ekseninde kalmaları gerektiğini hatırlatıyor olabilir.

İkinci bir olasılık, daha az dramatik olmakla birlikte, Çin-Kazakistan ilişkilerinin zaten yeterince sağlam, derin ve kurumsallaşmış olmasıdır. İki ülke liderleri arasında sık sık üst düzey temaslar gerçekleşmekte, bakanlıklar düzeyinde düzenli istişare mekanizmaları işlemekte ve ekonomik bağlar belirli bir doygunluğa ulaşmış durumdadır. Bu nedenle, acil bir “güvence turu” veya sorun çözme ziyareti için Kazakistan’a gidilmesine gerek görülmemiş olabilir. Ziyaretin asıl odak noktası, belki de ABD’nin etkisine daha açık, ekonomik olarak daha kırılgan veya CKU demiryolu gibi acil ilerleme kaydedilmesi gereken projelere ev sahipliği yapan Tacikistan, Kırgızistan ve Özbekistan ile ilişkileri tahkim etmekti. Bu perspektiften bakıldığında, Kazakistan’ın atlanması bir sorun işareti değil, mevcut ilişkinin istikrarının ve sorunsuz işleyişinin bir teyidi olarak da okunabilir.

Ancak, jeopolitik rekabetin bu denli keskinleştiği ve sembolizmin büyük önem taşıdığı bir dönemde, diplomatik bir turdan böylesine önemli bir stratejik ortağın dışarıda bırakılması genellikle kayıtsız kalınacak bir durum değildir. Kazakistan’ın yokluğu, Orta Asya’daki dinamiklerin ne kadar karmaşıklaştığını ve bölge ülkelerinin “Büyük Oyun”da kendi manevra alanlarını yaratma çabalarının, büyük güçler tarafından ne kadar yakından ve hassasiyetle izlendiğini göstermektedir. Bu durum, aynı zamanda Çin’in ortaklıklarında derecelendirme yapabildiğini ve diplomatik önceliklerini değişen koşullara göre ayarlayabildiğini de ortaya koymaktadır. Kazakistan’ın yokluğu, Pekin’in bölge politikasında herkese uyan tek bir model olmadığını, her ülkeyle ilişkisini kendi özel dinamikleri içinde yönettiğini göstermektedir.

Sonuç

Sonuç olarak, Wang Yi’nin Orta Asya ziyareti, Pekin’in bölgesel hegemonyasını pekiştirmek ve ABD’nin artan etkisini dengelemek için attığı hesaplanmış, çok yönlü ve stratejik bir adımdır. Bu ziyaret, basit bir diplomatik nezaketin çok ötesinde, Çin’in bölgeye yönelik uzun vadeli vizyonunun temel sütunlarını yeniden teyit ve tahkim etmiştir: güvenlik temelinde sarsılmaz bir istikrar bloğu, ekonomi temelinde geri dönülmez bir entegrasyon ağı ve diplomatik temelde Pekin’in temel çıkarlarına koşulsuz sadakat. Wang Yi, bu turla Çin’in sadece bir ekonomik dev değil, aynı zamanda bölgenin birincil güvenlik sağlayıcısı ve siyasi yönlendiricisi olduğunu net bir şekilde göstermiştir.

Ziyaretin sonuçları, Çin’in 21. yüzyılın “Yeni Büyük Oyunu”nda sadece pasif bir oyuncu olmayı değil, aynı zamanda oyunun kurallarını belirleyen aktif bir kurucu olma niyetini ve kapasitesini ortaya koymaktadır. “Üç Kötü Güç” ile mücadele söylemi ve Tayvan konusunda alınan net destek, Çin’in kendi güvenlik ve egemenlik endişeleri etrafında bir tampon bölge ve müttefikler halkası oluşturma stratejisinin başarısını göstermektedir. Ekonomik olarak ise, Kuşak ve Yol İnisiyatifi’nin yeni, teknoloji odaklı fazı, bölgeyi Çin’in üretim ve lojistik ağlarına daha da derinlemesine bağlayarak, Batı’ya yönelik herhangi bir stratejik pivotu son derece maliyetli hale getirmektedir.

Kazakistan’ın tur dışında kalması ise, bu büyük stratejinin içinde dahi ince ayarların ve diplomatik mesajların varlığını göstermektedir. Bu durum, bölgedeki denklemin statik olmadığını, Orta Asya ülkelerinin büyük güçler arasında denge kurma arayışlarının Pekin tarafından dikkatle not edildiğini ve sadakatin sürekli olarak test edildiğini ortaya koymaktadır. Nihayetinde Wang Yi’nin turu, Washington’a verilmiş anlık bir yanıttan çok daha fazlasıdır; bu, Çin’in kendi “arka bahçesi” olarak gördüğü Orta Asya’da, kendi liderliğinde, istikrarlı, kendisine ekonomik olarak entegre ve siyasi olarak uyumlu bir düzen inşa etme yönündeki uzun vadeli ve sarsılmaz kararlılığının güçlü bir ilanıdır.

Kaynakça:

Çin Halk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı. “Wang Yi Holds Talks with Tajik Foreign Minister Sirojiddin Muhriddin.” fmprc.gov.cn.

Çin Halk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı. “Wang Yi Meets with President of Tajikistan Emomali Rahmon.” fmprc.gov.cn.

Çin Halk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı. “Wang Yi Meets with Secretary of the Security Council of Tajikistan Mahmudzoda Nasrullo Rahmatjon.” fmprc.gov.cn.

Çin Halk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı. “Wang Yi Holds Talks with Kyrgyz Foreign Minister Jeenbek Kulubaev.” fmprc.gov.cn.

Çin Halk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı. “Wang Yi Meets with President of Kyrgyzstan Sadyr Japarov.” fmprc.gov.cn.

Çin Halk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı. “Wang Yi Meets with Uzbek Acting Foreign Minister Vladimir Norov.” fmprc.gov.cn.

Çin Halk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı. “Wang Yi Meets with President of Uzbekistan Shavkat Mirziyoyev.” fmprc.gov.cn.

Uygur Araştırmaları Enstitüsü. “İstikrarın Korunması ve ‘Üç Kötü Güç’: Çin’in Orta Asya’daki Rolünün Çerçevelendirilmesi.” uysi.org.

Uygur Araştırmaları Enstitüsü. “Orta Asya’nın Stratejik Hamlesi: Trump’ın İlgisi Gerçekten Satın Alınabilir mi?” uysi.org.

Uygur Araştırmaları Enstitüsü. “Çin’in Orta Asya Siyaseti ve Bölgedeki Müslüman Güçler ile İşbirliği.” uysi.org.