DOĞU TÜRKİSTAN’IN GÖZYAŞLARI!

Necati AYDIN

09.12.2025, Yeni Çağrı

Doğu Türkistan gerçeği, dünyanın görmezden geldiği, görmezden gelinmese de siyasi çıkarlar uğruna feda edilen bir gerçek. Dinî, millî ve kültürel köklerinden kopartılmak istenen ve gözlerini açtığı andan itibaren “Sincanlı” olduğuna inandırılmaya çalışılan bir tutsaklar ülkesi Doğu Türkistan. Türküm dedikleri zaman, ülkem Doğu Türkistan dedikleri zaman işkence görüyorlar ve tutuklanıyorlar, Kur’an okuduklarında dayak yiyor, Kur’an öğrenmek istediklerinde hapse giriyorlar. Daha doğmadan yasaklarla karşılaşıyor; eğer devlet tarafından “fazlalık” olarak addedilirlerse doğmaları yani doğumları engelleniyor. Kendi dillerini, tarihlerini öğrenme hakları yok. İstedikleri üniversiteye girmek, istedikleri işte çalışmak onlar için hayalden de öte.

Hayatlarının her aşamasında kimlikleri soruluyor onlara; aidiyetleri sorgulanıyor. Üstelik sorgulanmakla da kalmıyor, kendilerinden çalınıp yerine bir başkası konmaya çalışılıyor. Suçları bir hak talep etmekse bunun bedelini fazlasıyla ödüyorlar. Hesapsızca işkence görüyor, hapislerde ölüme terk ediliyorlar. Hapis hayatından ve dolayısıyla işkenceden evlerine dönenlerse normal hayatlarına bir daha asla dönemiyorlar. Çünkü artık ya psikolojik sorunlarla ya da fiziksel bir rahatsızlıkla yaşamak zorunda kalıyorlar…

Çin Halk Cumhuriyeti, Doğu Türkistan’ı hâkimiyeti altına alıp bölgeyi “Sincan” (Kazanılmış Topraklar) olarak adlandırdığı tarihten bu yana, Doğu Türkistanlılara yönelik etnik temizlik ve asimilasyon politikası uygulamaktadır. Nitekim Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana 35 milyon Doğu Türkistanlı katledilmiştir. Zengin yeraltı kaynakları ve stratejik konumu ile Doğu Türkistan, Çin’in siyasi ve ekonomik olarak kendi nüfuzu altına almaya çalıştığı bir bölgedir.

Doğu Türkistan, birçok medeniyete ev sahipliği yapmış ve tarihte iz bırakmıştır. Doğu Türkistan halkının mücadelesi sonucu, Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti 1933 yılında Kaşgar’da kurulmuştur. Ancak çok geçmeden komünist Çin kuvvetleri ve Stalin’in ortak hamlesi ile ortadan kaldırılmıştır. 1949 yılında komünist Rus yönetiminin askeri yardımları ile Doğu Türkistan’ın kaderi Çin yönetimine terk edilmiştir.

Doğu Türkistan Uygur Türkleri şiddetli olarak yürütülen bir nüfus planlamasına da maruz kalmaktadırlar. Uygur Türklerinin nüfusu Çin nüfusuna oranla yüzde bir buçuk civarındadır. Çin devleti Doğu Türkistan’da yaşayan ve azınlık olan halkı doğum kontrolü adı altında, büyük-küçük demeden öldürmeyi planlamaktadır. Genelde en fazla iki, nadiren de üç çocuk doğurmalarına müsaade edilen Doğu Türkistanlı kadınlar, “plan dışında” hamile kaldıklarında hamileliklerinin son günleri dahi olsa mecburi kürtaja tabi tutulmaktadırlar. Nüfus planlaması dışında olan çocukların gizli olarak dünyaya getirilmesi hâlinde ise aileler çok yüksek maddi cezalara maruz kalmakta, doğum yapan kadın veya eşi memur ise bu kişinin görevine son verilmektedir. Bu uygulamalar, Çin kanunlarında açık olarak yer almaktadır.

Çin’in içeri eyaletlerinde Çin vatandaşlarının Uygurlara yönelik tavrı da devlet bazında yürütülen ayrımcılık siyasetinin açık bir yansımasıdır. Polisler Uygurları keyfi olarak arayabilmekte ve sorguya çekebilmekteyken Çinli halkın büyük çoğunluğu da bir Uygur gördüğünde ona kin ve nefretle bakabilmektedir. Hatta bir dükkâna Uygur Türkü girecek olsa dükkân görevlileri mikrofondan “Dükkânımıza Sincanlı girdi, ceplerinize dikkat edin!” diyerek açıktan açığa anons yapabilmektedir. Taksiciler ve otobüs şoförleri bile Uygur yolcuları almayı reddeder hâle gelmiştir. Bu örnekler, ırki ayrımcılığın tipik ifadeleridir. Çin hükümetinin Uygurları “terörist, katil, hırsız, bölücü, radikal İslamcı” olarak yaftalama çabası ve “Devletimize en büyük tehlike Doğu Türkistan teröristlerinden gelir.”, “Uygurlar ihtiyatlı olunması gereken, gözetlenmesi gereken düşman millettir.” anlayışını yaygınlaştırması, ırki ayrımcılığı tırmandırmaktadır.

Doğu Türkistan’da hiç kimsenin yaşam güvencesi yoktur. Devlet, istediği zaman istediği kimseyi tutuklayabilmekte ve istediği şekilde cezalandırabilmektedir. Binlerce kişi Çin hükümeti tarafından sudan sebeplerle tutuklanıp yerleri belli olmayan zindanlara götürülmekte, oralarda çürüyüp gitmektedir. Tutukluların geride kalan çocuklarının ve ailelerinin durumu ise içler acısıdır. Dahası, bu kişilere yardım etmek dahi Çin kanunlarına göre suç sayılmaktadır. Çin, Doğu Türkistanlılara esir muamelesi yapmakta ve onlara türlü zulümleri reva görmektedir.

Ey insan haklarına saygılıyız diyen dünya devletleri; dünyanın görmezden geldiği, Doğu Türkistan gerçeği görülsün, sadece gözünüzü değil gönlünüzü de açın!.. Doğu Türkistan’ın gözyaşları dinsin! Çektikleri acılar bitsin artık. Onlar da insan!.