Geçmişin Yeniden İcadı: Doğu Türkistan’da İslam’ın Çinlileştirilmesi

Uygur Araştırmaları Ensitüsü

ÖZET

Bu çalışma, Çin Haber Servisi (CNS) tarafından yayımlanan ve “Xinjiang Sosyal Bilimler Akademisi” Başkan Yardımcısı Yu Shangping ile yapılan röportaj üzerinden, Çin Halk Cumhuriyeti’nin Doğu Türkistan’daki din politikalarının tarihsel ve söylemsel temellerini incelemektedir. Çalışma, resmi tarih anlatısının “çok dinli bir arada yaşama” (multi-religious coexistence) ve “dinlerin Çinlileştirilmesi” (Zhongguohua-中国化) kavramlarını nasıl araçsallaştırdığını toplumdilbilimsel bir perspektifle analiz etmektedir.

Röportajda Yu Shangping, Doğu Türkistan’ın dini tarihini dört ana evreye ayırmaktadır: (1) İlkel dinler ve Şamanizm dönemi, (2) Budizm’in baskın olduğu çok dinli dönem, (3) İslam ve Budizm’in bir arada var olduğu geçiş dönemi ve (4) İslam’ın baskın olduğu ancak diğer dinlerle (Hristiyanlık, Daoizm vb.) bir arada yaşadığı modern dönem. Yu, bölgenin tarihsel normunun “asla tek bir dinin (İslam’ın) mutlak hakimiyeti olmadığını”, aksine “bir veya iki dinin öncülüğünde çoklu bir yapının” esas olduğunu savunmaktadır. Bu anlatı, İslam’ın bölgedeki ontolojik ve tarihsel baskınlığını seyrelterek, onu tarihsel süreçteki “seçeneklerden sadece biri” konumuna indirgemeyi amaçlayan bir “normalleştirme” stratejisidir.

Toplumdilbilimsel analiz, bu haber metninin bir “tarih mühendisliği” örneği olduğunu ortaya koymaktadır. Metin, “geçmişi yeniden çerçeveleyerek” (reframing the past), bugünkü “Sinicization” (Çinlileştirme) politikalarına meşruiyet kazandırmaktadır. Yu’nun “uyum sağlayan dinler hayatta kalır” şeklindeki Sosyal Darwinist yaklaşımı, dinlerin varlığını teolojik bir gerçekten ziyade, siyasi otoriteye ve Çin kültürüne adaptasyon yeteneğine bağlamaktadır. Bu bağlamda, Budizm’in Orta Ova’da “Çinlileşerek” Doğu Türkistan’a geri dönmesi ideal bir model olarak sunulurken; İslam inancının da benzer bir “Çinlileşme” sürecinden geçmesi gerektiği örtük bir zorunluluk (preskriptif söylem) olarak dayatılmaktadır.

Ayrıca metin, Uygur kimliğini İslam’dan ayrıştırmak (disassociation) amacıyla İslam öncesi Şamanist ve yerel geleneklere (ağaçlara bez bağlama vb.) özel bir vurgu yapmaktadır. Bu strateji, Doğu Türkistanlıları evrensel İslam ümmetinden koparıp, yerel ve folklorik bir “Çin azınlık kültürü” içerisine hapsetmeyi hedeflemektedir. Sonuç olarak, Yu Shangping’in röportajı, “Beş Kimlik” (Vatan, Ulus, Kültür, Parti, Sosyalizm) doktrini çerçevesinde, dinin metafizik alanından çıkarılıp ulusal entegrasyon ve politik sadakat aracına dönüştürülmesini hedefleyen hegemonik bir devlet söylemidir.

Anahtar Kelimeler: Doğu Türkistan, Çoklu Din Yapısı, Dinlerin Çinlileştirilmesi (Sinicization), Toplumdilbilim, Söylem Analizi

GİRİŞ

Tarihsel olarak “Doğu ve Batı medeniyetlerinin kavşak noktası” ve İpek Yolu’nun stratejik düğümü olarak nitelendirilen Doğu Türkistan, yüzyıllar boyunca Şamanizm, Budizm, Zerdüştlük, Maniheizm, Nestoryan Hristiyanlık ve İslam gibi evrensel inanç sistemlerinin etkileşim sahası olmuştur. Ancak, bir bölgenin dini demografisi ve tarihsel hafızası, salt geçmişe ait bir veri yığını değil, şimdiki zamanın siyasi meşruiyetini inşa etmekte kullanılan dinamik bir söylem alanıdır. Günümüz Çin Halk Cumhuriyeti’nde (ÇHC), tarih yazımı; ulus inşası, sınır güvenliği ve kültürel asimilasyon politikalarının merkezinde yer alan stratejik bir “iktidar teknolojisi” işlevi görmektedir. Bu bağlamda, Doğu Türkistan’ın “çok dinli” (multi-religious) geçmişine yapılan vurgu, akademik bir tespitten ziyade, güncel siyasi hedeflere hizmet eden hegemonik bir anlatı biçimini almıştır.

Bu çalışma, Çin Haber Servisi (China News Service) tarafından yayımlanan ve “Xinjiang Sosyal Bilimler Akademisi” Başkan Yardımcısı Yu Shangping (于尚平) ile gerçekleştirilen “Xinjiang Nasıl Çok Dinli Bir Arada Yaşama Modeline Sahip Oldu?” başlıklı röportajı[1] merkeze alarak, Çin’in bölgeye yönelik din politikalarının söylemsel inşasını incelemeyi amaçlamaktadır. Röportaj, Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) son yıllarda yoğunlaştırdığı “Dinlerin Çinlileştirilmesi” (Zhongguohua – 中国化) projesinin teorik altyapısını ve tarihsel dayanaklarını gözler önüne sermesi bakımından kritik bir önem taşımaktadır.

Metin, toplumdilbilimsel bir perspektifle ve Eleştirel Söylem Analizi yöntemleri kullanılarak irdelendiğinde, resmi tarih anlatısının “geçmişi yeniden çerçeveleme” (reframing the past) yoluyla bugünü nasıl disipline ettiği açığa çıkmaktadır. Yu Shangping’in anlatısında Doğu Türkistan tarihi; İslam’ın hakimiyet kurduğu bir coğrafya olmaktan çıkarılarak, İslam’ın “geçici ve arızi” bir unsur olduğu, asıl normun ise “çoklu yapı” ve “Çin kültürüne uyum” olduğu bir süreklilik ekseninde yeniden kurgulanmaktadır. Bu tarih mühendisliği, iki temel stratejik amaca hizmet etmektedir: Birincisi, Uygur kimliğinin İslam ile olan ontolojik bağını zayıflatarak “kökenden koparma” (disassociation) sürecini hızlandırmak; ikincisi ise İslam inancını yerel bir inanç sistemi olmaktan çıkarıp, devletin ideolojik filtresinden geçirilmiş, evcilleştirilmiş bir kültürel ögeye dönüştürmektir.

Makalede öncelikle, Yu Shangping tarafından öne sürülen dört aşamalı tarihsel evrim şeması (İlkel dinler, Budizm çağı, Geçiş dönemi ve İslam’ın diğer dinlerle birlikteliği) ele alınacaktır. Ardından, metinde kullanılan “uyum” (shiying), “kaynaşma” ve “Çinlileşme” gibi kavramların, toplumdilbilimsel açıdan nasıl bir “prestij planlaması” (prestige planning) ve “örtük tehdit” aracı olarak işlev gördüğü tartışılacaktır. Çalışma, “çok dinli bir arada yaşama” retoriğinin, esasen bölgedeki İslami kimliği marjinalize etme ve “Beş Kimlik” (Five Identifications) doktrini çerçevesinde siyasi sadakati dayatma girişimi olduğunu savunmaktadır. Bu bağlamda analiz, tarihsel olguların, modern ulus-devletin güvenlikçi paradigmaları ve kültürel homojenleştirme arzusu doğrultusunda nasıl araçsallaştırıldığını ortaya koymayı hedeflemektedir.

1. KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE SÖYLEMSEL ARAÇLAR

Çin devlet medyasının (China News Service) ürettiği tarihsel anlatıyı ve Yu Shangping’in röportajını derinlemesine çözümlemek için, Eleştirel Söylem Analizi (ESA) ve toplumdilbilim literatüründen beslenen analitik bir araç setine ihtiyaç vardır. Devlet destekli tarih yazımı, geçmişi sadece kaydetmez; aynı zamanda bugünün politik gerçekliğini inşa eder (Wodak, 2001). Bu bağlamda, Yu Shangping’in metninde tespit edilen ve Doğu Türkistan’daki din politikalarını meşrulaştıran stratejiler, aşağıdaki dört temel kavramla açıklanabilir ve genişletilebilir:

A. Geçmişin Yeniden Çerçevelenmesi (Reframing the Past)

Bu kavram, tarihsel olayların ve süreçlerin, mevcut siyasi iktidarın ideolojik ihtiyaçları doğrultusunda seçilmesi, vurgulanması, sıralanması veya yeniden yorumlanmasını ifade eder. Bu süreçte tarih, objektif bir veri yığını olmaktan çıkarak, teleolojik (belirli bir amaca yönelik) bir kurgu aracına dönüşür (Hobsbawm & Ranger, 1983).

Bağlam: Yu Shangping’in anlatısında Doğu Türkistan tarihi, bağımsız hanlıklar veya İslami devletleşme süreçleri üzerinden değil, “merkezi Çin otoritesiyle bütünleşme” ekseninde yeniden çerçevelenmiştir. “İpek Yolu” metaforu, bölgeyi siyasi bir özne olmaktan çıkarıp, sadece bir “geçiş koridoru” olarak kodlamak için kullanılır. Bu çerçeveleme, bölgedeki çatışmaları ve Çin yönetimine karşı direnişleri silikleştirirken, “birlikte yaşama” (coexistence) temasını abartılı bir şekilde öne çıkarır. Böylece, bugünkü askeri ve güvenlikçi politikalar, “tarihsel uyumu bozan unsurlara (radikalizm) karşı bir restorasyon” olarak sunulur.

B. Normalleştirme (Normalization)

Normalleştirme, politik veya toplumsal olarak “baskın”, “ayrıcalıklı” veya devlet tarafından “tehdit” olarak algılanan bir unsurun (bu bağlamda İslam), tarihsel süreklilik içinde sıradanlaştırılarak özgünlüğünün ve kurucu gücünün elinden alınması stratejisidir (Fairclough, 2013).

Bağlam: Röportajda İslam inancı, yaklaşık bin yıldır bölgenin baskın kimlik kurucusu olmasına rağmen; Zerdüştlük, Maniheizm ve Nestoryanizm gibi bugün var olmayan dinlerle aynı düzlemde sıralanarak “stratejik bir eşitlemeye” tabi tutulur. Toplumdilbilimsel açıdan bu, bir “banalleştirme” (banalization) taktiğidir. İslam, “Doğu Türkistanlıların dini” olmaktan çıkarılıp, “bölgeye tarihsel süreçte uğramış inançlardan sadece biri” seviyesine indirgenir. Bu söylem, İslam’ı bölgenin “ev sahibi” statüsünden “misafir” statüsüne düşürerek, devletin İslam üzerindeki dönüştürücü müdahalelerini (cami mimarisi, ibadet dili vb.) meşru bir idari düzenleme gibi gösterir.

C. Prestij Planlaması (Prestige Planning)

Orijinal olarak dil planlaması (language planning) alanına ait olan bu kavram, belirli bir dil varyasyonunun veya kültürel formun statüsünün yükseltilerek “model/standart” haline getirilmesi, diğerlerinin ise bu modele uymaya zorlanması sürecini tanımlar (Cooper, 1989). Dini bağlamda ise, devletin onayladığı ve ideolojisiyle uyumlu hale getirdiği din yorumunun prestijli kılınmasıdır.

Bağlam: Metinde Budizm’in “Çinlileşmiş” (Sinicized) versiyonu, tarihsel bir başarı ve uyum modeli olarak sunulurken; İslam’ın mevcut hali “ham” ve “dönüştürülmesi gereken” bir yapı olarak kodlanır. “Uyum sağlama” (shiying) kavramı, burada anahtar roldedir. Devlet, “Çin kültürüne uyum sağlayan” (yani devlet otoritesini tanıyan ve ritüellerini Çin gelenekleriyle birleştiren) dinleri prestijli ve güvenli ilan ederken; evrensel İslami normları (Arapça kullanımı, helal kavramı, ümmet bilinci) prestij kaybına uğratmakta ve güvenlik tehdidi olarak etiketlemektedir. Bu, dinin teolojik alanından çıkarılıp politik sadakat alanına çekilmesidir.

D. Kökenden Koparma (Disassociation)

Kökenden koparma, bir toplumun mevcut kimlik kodlarının (İslam), daha eski, arkaik veya farklı kökenlere (Şamanizm, Totemizm) atıfla yeniden tanımlanarak, o toplumun evrensel ve ulus-aşırı bağlarından (İslam Ümmeti/Türk Dünyası) izole edilmesi stratejisidir (Grose, 2021).

Bağlam: Çin resmi söylemi, Uygur Türklerinin gündelik dini pratiklerini (örneğin mezar ziyareti, adak bağlama) İslami tasavvuf geleneği yerine “Şamanizm kalıntısı” olarak etiketleyerek iki amaca hizmet eder. Birincisi, Uygurları “Müslüman” üst kimliğinden sıyırıp, Çin’in egzotik bir “etnik azınlığı” (shaoshu minzu) olarak folklorize etmektir (Gladney, 2004). İkincisi, bu pratikleri “batıl inanç” veya “kültürel miras” kategorisine sokarak, dinin mobilize edici politik gücünü kırmaktır. Şamanizm vurgusu, Uygurların yüzünü Mekke’den veya Orta Asya’dan çevirip, yerel ve zararsız bir kültürel alana hapsetmeyi hedefler.

2. “NORMALLEŞTİRME” STRATEJİSİ: İSLAM’IN TARİHSEL MARJİNALİZASYONU VE SÖYLEMSEL İNŞA

Çin resmi tarih yazımının Doğu Türkistan üzerindeki en belirgin stratejisi, bölgenin İslami karakterini tarihsel bir “arıza” veya “geçici bir katman” olarak sunma çabasıdır. Yu Shangping’in röportajdaki temel tezi, Doğu Türkistan’ın tarihsel dokusunun “Bir veya iki dinin hakim olduğu, çok sayıda dinin bir arada var olduğu” (一教或两教为主、多教并存) yapı üzerine kurulu olduğu iddiasıdır. Bu formülasyon, görünürde çoğulculuğu öven betimleyici bir ifade gibi dursa da, derin yapıda İslam’ın bölgedeki ontolojik egemenliğini sarsmayı hedefleyen bir “Normalleştirme” (Normalization) stratejisidir.

A. Tarihsel “Silme” (Erasure) ve Görecelileştirme

Yu, Doğu Türkistan tarihini dört evreye ayırarak (İlkel Dinler, Budizm, Geçiş, İslam Ağırlıklı Çoklu Yapı), İslam’ı bin yılı aşkın süredir devam eden medeniyet kurucu bir güç olmaktan ziyade, “gelip geçen” inançlar silsilesinin son halkası olarak konumlandırmaktadır. Toplumdilbilimci Irvine ve Gal’in (2000) “Silme” (Erasure) kavramı burada devreye girer; karmaşık tarihsel gerçeklikler (örneğin, bölgedeki İslam medeniyetinin derinliği ve yerleşikliğ), devletin ideolojik şemasına uymadığı için basitleştirilerek “çok dinli mozaik” anlatısı içinde görünmez kılınır. İslam, bu anlatıda Budizm, Maniheizm veya Zerdüştlük ile eşitlenerek, bölge halkı için taşıdığı “kimlik kurucu” (constitutive) vasfı elinden alınır ve sıradan bir istatistiksel veriye dönüştürülür.

B. Semantik Asimetri: “Organik” Budizm’e Karşı “Zorba” İslam

Metnin söylem analizinde en dikkat çekici unsur, dinlerin yayılış biçimlerinin tasvirindeki “Semantik Asimetri”dir. Yu Shangping, Budizm’in veya Çin kültürünün yayılımını “uyum” ve “kaynaşma” gibi pozitif kelimelerle betimlerken; İslam’ın bölgeye girişini doğrudan şiddet ve zorbalıkla ilişkilendirir. Metinde Karahanlılar dönemi anlatılırken şu ifade kullanılır:

“Yöneticiler İslam’ı güçlü bir şekilde teşvik etti, Budistleri ve diğer inananları zorla İslam’a dönüştürdü.”(统治者大力推行伊斯兰教,强制佛教徒… 改信伊斯兰教)

Burada kullanılan  zorla/cebren (qiángzhì – 强制) kelimesi, İslam’ı Doğu Türkistan’ın doğal akışına dışarıdan yapılmış bir müdahale olarak kodlar. Van Dijk’ın (1998) “İdeolojik Kare” (Ideological Square) modeline göre, bu söylem “Öteki”nin (İslam) eylemlerini olumsuzlayarak (zorbalık), “Biz”im (Çin devleti/Budist geçmiş) eylemlerini olumlamak (uyum/medeniyet) üzerine kuruludur. Budizm veya diğer inançların yayılımı daha organik süreçler olarak tasvir edilirken, İslam’ın varlığı “kılıç zoru”na indirgenir.

Bu söylem stratejisinin politik amacı şudur: Eğer İslam bölgeye “zorla/cebren” (强制) getirildiyse, bugün Çin devletinin İslam’ı sınırlamak veya dönüştürmek (“Sinicization”) için uyguladığı zorlayıcı politikalar bir baskı değil, tarihsel bir haksızlığın “düzeltilmesi” veya “restorasyonu” olarak meşrulaştırılabilir (Bovingdon, 2010).

C. Ontolojik Güvensizlik ve “Yerlilik” İddiası

Toplumdilbilimsel açıdan bu metin, İslam’ın Doğu Türkistan’daki varlığını “dışsal” (external) ve “zorlama” bir olgu olarak kodlarken, “çok dinli yapıyı” (多教并存) bölgenin doğal, barışçıl ve “yerli” normu olarak normalleştirmektedir. Amaç, İslam’ın Doğu Türkistanlılar üzerindeki ontolojik kuruculuğunu sarsmak ve “İslam öncesi” dönemi (özellikle Budizm ve Şamanizm) daha “yerli” ve “otantik” bir referans noktası olarak inşa etmektir.

Rian Thum’un (2014) belirttiği gibi, Uygur tarih yazımı ve kutsal mekan geleneği İslam ile yerel coğrafyayı birleştirirken; Çin devlet söylemi bu bağı kopararak Uygurları “Müslüman” kimliğinden soyutlayıp, antik Çin kültür havzasının bir parçası olan “etnik azınlık” statüsüne hapsetmeye çalışmaktadır. Dolayısıyla, “Bir veya iki dinin hakim olduğu..” (一教或两教为主…) ifadesi, sadece bir tarihsel tespit değil, İslam’ın Doğ Türkistan’daki mutlak belirleyiciliğini reddeden bir egemenlik iddiasıdır.

3. PRESTİJ PLANLAMASI VE BİR MODEL OLARAK “ÇİNLİLEŞMİŞ BUDİZM”

Çin devlet söyleminin, dini grupları “makbul” ve “gayri-makbul” olarak sınıflandırırken kullandığı en güçlü araçlardan biri, toplumdilbilimci Robert Cooper’ın (1989) “Prestij Planlaması” (Prestige Planning) kavramıyla açıklanabilir. Bu strateji, belirli bir kültürel formun veya inanç sisteminin devlet tarafından teşvik edilerek statüsünün yükseltilmesi, diğerlerinin ise bu ideale uymadıkları gerekçesiyle gayrimeşru ilan edilmesi sürecidir. Yu Shangping’in metnindeki en kritik söylemsel inşa, Budizm üzerinden kurulan bu hiyerarşidir.

A. Teleolojik Tarih ve “Çinlileşme”nin Yüceltilmesi

Yu Shangping, Budizm’in Orta Ova’ya (Çin iç kesimleri) yayılmasını ve oradan Doğu Türkistan’a geri dönmesini överek, bu süreci “sürekli bir Çinlileşme süreci” (不断走向中国化的过程) olarak tanımlar. Bu ifade, tarihi teleolojik (amaçsal) bir ilerleme olarak kurgular; buna göre dinlerin nihai ve en mükemmel formu, Çin medeniyeti potasında eritilmiş halleridir.

Metinde, “Budizm’in Doğu Türkistan’da kökleşmesini sağlayan” unsurun teolojik derinliği değil, Çin kültürüyle bütünleşme yeteneği olduğu vurgulanır. Yang’ın (2011) belirttiği gibi, Çin devlet geleneğinde dinler, devletin otoritesine ve konfüçyüsçü (bugün sosyalist) ahlak yapısına hizmet ettikleri sürece meşruiyet kazanır. Yu’nun anlatısı, Budizm’i “yerli” ve “uyumlu” bir model olarak sunarken, İslam’ı (henüz tam Çinlileşememiş) “yabancı” ve “sorunlu” bir öteki olarak konumlandırır. Bu durum, İslam’ın sadece bir inanç olarak değil, aynı zamanda estetik ve kültürel bir form olarak da prestij kaybına uğratılmasıdır.

B. “Yerel Koşullara Uymak”: Bir Asimilasyon Metaforu

Röportajda Zerdüştlerin defin geleneklerini değiştirip “yerel koşullara uygun” (因地制宜) tabutlar kullanması, olumlu bir adaptasyon örneği olarak sunulmaktadır. Çince “因地制宜” (Yīndìzhìyí) deyimi, pratik bir çözümden ziyade, politik bir uyum zorunluluğunu imler. Burada “yerel koşullar” coğrafi şartlar değil, hakim olan Çin kültürel ve siyasi atmosferidir.

Toplumdilbilimsel açıdan bu örnekleme, İslam’a yönelik “Örtük Yönerge” (Implicit Directive) işlevi görür. Mesaj şudur: “Zerdüştlük nasıl ritüellerini değiştirerek hayatta kaldıysa, İslam da ‘Arap tarzı’ camilerden, helal anlayışından veya kılık kıyafetten vazgeçerek ‘yerel’ (yani Çinli) olmalıdır.” Bu söylem, teolojik özgünlüğü “inatçılık” veya “aşırılık” olarak etiketlerken, asimilasyonu “akılcı bir adaptasyon” olarak çerçeveler (Leibold, 2019).

C. Güncel Politikaların Tarihsel Zemini: “Sinicization” (Zhongguohua)

Yu Shangping’in metni, günümüzdeki “İslam’ın Çinlileştirilmesi” (伊斯兰教中国化 – Yīsīlánjiào Zhōngguóhuà) politikasının tarihsel meşruiyet zeminini oluşturmaktadır. Metin, Budizm’in Çin kültürüyle kaynaşmasını bir başarı hikayesi olarak sunarak, İslam’a da şu mesajı vermektedir: Meşru ve prestijli bir din olmanın yolu, evrensel ümmet bağlarından kopmaktan ve devletin ideolojik çerçevesine tam adaptasyondan geçmektedir.

Goossaert ve Palmer’ın (2011) “Dini Piyasa” teorisine göre, devlet bu söylemle dini piyasayı regüle etmekte; “Çinlileşmiş” dinlere (Budizm/Taoizm) teşvik primleri verirken, dış bağlantılı gördüğü dinlere (İslam/Hristiyanlık) yüksek giriş maliyetleri ve baskı uygulamaktadır. Dolayısıyla, cami kubbelerinin yıkılıp yerine Çin tarzı çatılar yapılması veya dini eğitimin parti kontrolüne alınması, Yu’nun bahsettiği “Sürekli Çinlileşme süreci” (不断走向中国化的过程) ifadesinin mimari ve kurumsal hayata geçirilmiş halidir.

4. SOSYAL DARWİNİZM VE ÖRTÜK TEHDİT: “UYUM SAĞLA YA DA YOK OL”

Yu Shangping’in Doğu Türkistan’daki dinlerin tarihsel kaderini açıklarken başvurduğu retorik, sosyolojik veya teolojik bir analizden ziyade, katı bir Sosyal Darwinizm anlayışını yansıtmaktadır. Metinde geçen şu ifade, devletin dinlere yönelik müdahaleci tutumunun “doğal bir eleme süreci” gibi sunulduğu stratejik bir söylemdir:

“Xinjiang’da yayılma sürecinde, topluma aktif uyum sağlama konusundaki iç mekanizmaları ve yetenekleri farklı olduğu için bazı dinler tarih sahnesinden çekilmiş, bazıları ise hayatta kalıp devam etmiştir.” (各宗教在新疆传播过程中,由于主动适应社会的内在机制和能力不同,有的退出了历史舞台,有的生存延续了下来。)

Bu bölüm, toplumdilbilimsel ve siyasi analiz açısından üç temel katmanda incelenmelidir: Bir “edimsel söz” olarak tehdit, “aktif uyum” kavramının ideolojik yükü ve devlet şiddetinin doğallaştırılması.

A. Bir “Edimsel Söz” (Speech Act) Olarak Tarih Yazımı

Dilbilimci J.L. Austin’in (1962) “Edimsel Söz” (Speech Act) teorisine göre, bazı ifadeler sadece durumu betimlemez, aynı zamanda bir eylemi gerçekleştirir (uyarmak, tehdit etmek, emretmek). Yu’nun “bazı dinlerin tarih sahnesinden çekildiği” (有的退出了历史舞台) tespiti, deskriptif (betimleyici) bir tarih anlatısı gibi görünse de, perloküsyoner (etkisel) boyutta Müslüman topluma yönelik bir “Örtük Tehdit” (Veiled Threat) işlevi görür.

Metin, Zerdüştlük veya Maniheizm gibi dinlerin yok oluşunu, dışsal baskılara değil, bu dinlerin “iç mekanizmalarının yetersizliğine” bağlar. Bu söylem, günümüz İslam inancına şu mesajı vermektedir: “Eğer hayatta kalmak istiyorsanız, tıpkı tarihsel süreçte elenenler gibi olmayın.” Bu, geçmiş üzerinden yapılan bir gelecek projeksiyonudur; “uyum sağlamayanın yok oluşu”, devletin bir cezası olarak değil, tarihin kaçınılmaz bir yasası olarak sunulur.

B. “Aktif Uyum” (Zhudong Shiying) ve Siyasi İtaat

Metindeki en kritik kavramlardan biri “Aktif Uyum” (Zhǔdòng shìyìng – 主动适应) tabiridir. Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) din literatüründe “uyum” (Shiying), dinlerin sosyalist topluma entegre olmasını ifade eden teknik bir terimdir. Ancak başına eklenen ” Aktif/İnisiyatif alarak ” (Zhǔdòng -主动) sıfatı, dinlerden beklenen itaatin pasif bir kabullenme değil, gönüllü ve hevesli bir dönüşüm olması gerektiğini imler (Potter, 2003).

Yu’nun anlatısında dinlerin hayatta kalması, ilahi bir hakikat veya halkın teveccühü ile değil, bu “Aktif Uyum” yeteneği ile ilişkilendirilir. Bu bağlamda “uyum”, teolojik bir reformu değil, siyasi bir biatı simgeler. Fenggang Yang’ın (2011) “Kızıl, Siyah ve Gri Piyasalar” modeline göre devlet, dinleri “Kızıl Piyasa”ya (devlet onaylı alan) girmeye zorlamaktadır. Yu’nun metni, “aktif uyum” sağlamayan dinlerin sadece yasadışı (Siyah Piyasa) ilan edilmekle kalmayıp, tarihsel bir anomali olarak silineceğini ima eder. Dolayısıyla “uyum”, varoluşsal bir hayatta kalma stratejisi olarak kodlanır.

C. Devlet Müdahalesinin “Doğallaştırılması”

Sosyal Darwinist söylem, siyasi bir tasfiye sürecini biyolojik/evrimsel bir terminolojiyle meşrulaştırır. Eğer İslam’ın Çinlileşmesi veya bazı pratiklerinin yasaklanması sonucunda dinin formu değişirse, bu “devlet baskısı” değil, dinin “Hayatta kalıp devam etme” (Shengcun yanxu – 生存延续) mücadelesinin doğal bir sonucu olarak çerçevelenir.

Bu retorik, devletin egemen gücünü (agency) gizler. Dinler sanki bir ormanda hayatta kalmaya çalışan organizmalar gibidir ve devlet sadece bu “doğal” ortamı düzenlemektedir. Oysa gerçekte, dinlerin “tarih sahnesinden çekilmesi” (退出了历史舞台), genellikle devletin baskı aygıtları, sürgünler ve asimilasyon politikalarıyla gerçekleşen yapay bir süreçtir. Yu Shangping, bu politik süreci evrimsel bir zorunluluk gibi sunarak, Çin’in Doğu Türkistan’daki güncel politikalarının (yeniden eğitim, kültürel dönüşüm) sorumluluğunu devletten alıp, dinlerin “uyum yeteneğine” yüklemektedir.


Aşağıda, sunduğun metnin ana tezini koruyarak, bu analizi Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) resmi belgeleri, akademik söylemleri ve sosyolojik terimlerle zenginleştirilmiş, Çince terminolojiyi içeren hali yer almaktadır.

5. KÖKENDEN KOPARMA (DISASSOCIATION): İSLAMİ PRATİKLERİN “ŞAMANİZASYONU” VE FOLKLORİZASYON

Çin resmi söylemi ve akademik çalışmaları, Uygur Türklerinin inanç dünyasını İslam dünyasının genelinden yalıtmak amacıyla “Tarihsel Köken Vurgusu”nu stratejik bir manipülasyon aracı olarak kullanmaktadır. Bu stratejinin merkezinde, Uygur İslamı’nı evrensel İslam teolojisinden (Tevhid ve Sünnet) koparıp, onu yerel, senkretik ve İslam öncesi bir “kültür mozaiği” olarak yeniden tanımlamak yatar.

Metinde Yu Shangping’in atıfta bulunduğu “Mazar” (Türbe) ziyaretleri ve çaput bağlama ritüelleri, bu stratejinin en somut uygulama alanıdır. Bu bağlamda analiz şu katmanlarla derinleştirilebilir:

A. “İslam’ın Çinleşmesi” (伊斯兰教中国化)

Çin’in bu söylemi, rastgele bir akademik tespitten ziyade, devletin resmi politikası olan ” İslam’ın Çinleşmesi ” (Yīsīlánjiào Zhōngguóhuà-伊斯兰教中国化) projesinin bir parçasıdır. Bu politika, dini pratiklerin “Sosyalist Toplum” ile uyumlu hale getirilmesini ve dış kaynaklı (Arap/Ortadoğu) etkilerden arındırılmasını şart koşar.

  • Strateji: Uygur İslamı’nı “Arap İslamı”ndan ayırmak.
  • Yöntem: Dini pratikleri teolojik bağlamından koparıp, onları ” Şamanizm ” (萨满教 – Sāmǎnjiào) veya ” İlkel Din ” (原始宗教 – Yuánshǐ Zōngjiào) kalıntıları olarak etiketlemek.

B. Mazar (麻扎) İbadeti: Tasavvuf Yerine Şamanizm Etiketi

Metinde geçen “Mazar” (Çince: 麻扎 – Mázhā) ziyaretleri, Orta Asya Türk-İslam geleneğinde “Tasavvuf” (Sufizm) ekolünün, özellikle Nakşibendi geleneğinin ve “Evliya Kültü”nün (Velayet) bir parçasıdır. Ağaçlara bez bağlamak, İslam öncesi Türk inançlarından süzülüp gelse de, yüzyıllar içinde “adak” ve “şefaat” kavramlarıyla İslamileşmiş bir pratiktir.

Ancak Çinli etnologlar ve devlet ideologları, bu pratiği tanımlarken kasıtlı olarak “İslami” terminolojiyi reddeder.

  • Çin Akademik Söylemi: Yu Shangping ve benzeri akademisyenler, bu ritüelleri ” Batıl İnanç ” (迷信 – Míxìn) veya doğrudan Şamanizm bakiyesi olarak niteler.
  • Amaç: Eğer bir pratik “Şamanizm” ise, o zaman “İslami” değildir. Eğer İslami değilse, bu pratikler Uygurları “Ümmet” kavramına bağlamaz; aksine onları “Çin’in etnik azınlık folkloruna” (少数民族文化-Shǎoshù Mínzú Wénhuà) hapseder.

C. Müzelik Hale Getirme: “Maddi Olmayan Kültürel Miras”

“Kökenden Koparma” stratejisinin bir sonraki adımı, inancı yaşayan bir dinden, turistik bir objeye dönüştürmektir. Metinde bahsedilen ritüeller, inanç sisteminden çıkarılıp ” Somut Olmayan Kültürel Miras ” listelerine dahil edilmektedir.

  • Dönüşüm: Bir Mazar’a gidip dua etmek “Dini Aşırılık” (Religious Extremism) belirtisi sayılabilirken; aynı Mazar’ı bir “kültürel turizm” destinasyonu olarak ziyaret etmek ve o ritüeli bir tiyatro gösterisi gibi izlemek teşvik edilir.
  • Sonuç: İnancın içi boşaltılır. “Şamanizasyon” etiketiyle bu pratikler, din alanından çıkarılıp, zararsız  Etnik Gelenek/Folklor alanına itilir.

D. Politik Hedef: Pan-İslamizm’e Karşı “Yerel Kültür”

Çin’in 2019 yılında yayımladığı “Xinjiang’daki Tarihi Konulara İlişkin Beyaz Kitap”ta açıkça belirtildiği üzere, İslam’ın Uygurlara “zorla dayatıldığı” ve onların “öz” kültürünün İslam olmadığı tezi işlenmektedir.
Bu bağlamda Şamanizm vurgusu şu politik denklemi kurar:

  1. Uygurların “gerçek” kökeni İslam öncesi geleneklerdir (Şamanizm, Budizm vb.).
  2. İslam sonradan gelmiş “yabancı” bir unsurdur.
  3. Dolayısıyla, günümüzdeki İslami uyanış “tarihi köklere ihanet”, Şamanik ögeleri korumak ise “öz kültüre sadakat”tir.

Yu Shangping’in analizi masum bir antropolojik gözlem değildir. Mazar ziyaretlerini ve adakları Tasavvufi (İslami) bağlamdan koparıp  Şamanizm olarak etiketlemek, Uygur kimliğini İslam Dünyası entegrasyonundan koparıp, Çin ulus-devlet yapısı içinde izole edilmiş, egzotik ve siyasetten arındırılmış bir “etnik renk” haline getirme (Disassociation) çabasıdır.

SONUÇ

Bu çalışma, Çin Haber Servisi (CNS) tarafından yayımlanan ve Yu Shangping ile gerçekleştirilen röportaj üzerinden, Çin Halk Cumhuriyeti’nin Doğu Türkistan’daki tarih yazımını ve din politikalarını meşrulaştıran söylemsel stratejileri toplumdilbilimsel ve eleştirel söylem analizi yöntemleriyle irdelemiştir. Analiz sonuçları, resmi söylemin tarihsel gerçekliği objektif bir şekilde yansıtmaktan ziyade, devletin güncel siyasi hedefleri doğrultusunda yeniden inşa ettiğini ortaya koymaktadır.

Birinci olarak, çalışmada tespit edilen “arihin Yeniden Çerçevelenmesi” ve “Normalleştirme” stratejileri, İslam’ın Doğu Türkistan’daki bin yıllık baskın medeniyet kurucu rolünü silikleştirmeyi amaçlamaktadır. “Çok dinli bir arada yaşama” (multi-religious coexistence) anlatısı, çoğulculuğu öven demokratik bir tavır değil, İslam’ı tarihsel bir “seçenek” düzeyine indirgeyerek marjinalize eden hegemonik bir araçtır. Yu Shangping’in dört evreli tarih kurgusu, İslam’ı “dışsal” ve “zorla getirilmiş” bir unsur olarak kodlarken, Budizm ve Şamanizm’i “yerli” ve “uyumlu” modeller olarak sunmaktadır.

İkinci olarak, metinde işlenen “Sosyal Darwinist” yaklaşım, dinlerin hayatta kalmasını teolojik doğruluğa değil, siyasi otoriteye ve Çin kültürüne “aktif uyum” (zhudong shiying) yeteneğine bağlamaktadır. Bu söylem, “uyum sağlamayanın yok oluşunu” tarihsel bir yasa gibi sunarak, günümüzdeki “İslam’ın Çinlileştirilmesi” (Sinicization/Zhongguohua) politikalarına ve devlet müdahalesine meşruiyet zemini hazırlayan örtük bir tehdit (veiled threat) içermektedir.

Üçüncü ve en çarpıcı bulgu, “Kökenden Koparma” (Disassociation) ve “Şamanizasyon” stratejisidir. Uygur Türklerinin gündelik dini pratiklerinin (Mazar ziyaretleri, adak bağlama) İslami/Tasavvufi bağlamdan koparılıp “Şamanizm kalıntısı” veya “Folklorik Öge” olarak etiketlenmesi, inancın içinin boşaltılması girişimidir. Bu stratejiyle din; birleştirici, evrensel ve mobilize edici “Ümmet” bilincinden soyutlanarak; zararsız, turistik ve devlet kontrolündeki “Maddi Olmayan Kültürel Miras” kategorisine hapsedilmektedir.

Nihai olarak bu çalışma göstermektedir ki; Yu Shangping’in söylemi, Doğu Türkistanlıları sadece fiziksel mekan (coğrafya) olarak değil, zihinsel ve inançsal düzlemde de “İslam Dünyası”ndan koparıp, Çin ulus-devletinin homojen yapısı içine entegre etmeyi hedefleyen bir “Tarih Mühendisliği” projesidir. Geçmişin “çok dinli” olarak kurgulanması, geleceğin “Çinlileşmiş” tek tip toplumunu inşa etmek için kullanılan stratejik bir iktidar teknolojisidir.

KAYNAKÇA

  • Blommaert, J. (2005). Discourse: A Critical Introduction. Cambridge University Press.
  • Bovingdon, G. (2010). The Uyghurs: Strangers in Their Own Land. Columbia University Press.
  • Chinese Islamic Association. (2018). Outline of the Five-Year Plan on Persisting in the Sinicization of Islam (2018–2022). Beijing.
  • Cooper, R. L. (1989). Language Planning and Social Change. Cambridge University Press.
  • Fairclough, N. (2013). Critical Discourse Analysis: The Critical Study of Language. Routledge.
  • Gladney, D. C. (2004). Dislocating China: Muslims, Minorities, and Other Subaltern Subjects. University of Chicago Press.
  • Goossaert, V., & Palmer, D. A. (2011). The Religious Question in Modern China. University of Chicago Press.
  • Grose, T. A. (2021). Negotiating Inseparability in China: The Xinjiang Class and the Dynamics of Uyghur Identity. Hong Kong University Press.
  • Harris, R. (2020). Soundscapes of Uyghur Islam. Indiana University Press.
  • Hobsbawm, E., & Ranger, T. (Eds.). (1983). The Invention of Tradition. Cambridge University Press.
  • Irvine, J. T., & Gal, S. (2000). Language Ideology and Linguistic Differentiation. In P. V. Kroskrity (Ed.), Regimes of Language (pp. 35–84). School of American Research Press.
  • Leibold, J. (2019). Planting the Seed: Ethnic Policy in Xi Jinping’s New Era. China Brief, 19(22). Jamestown Foundation.
  • Millward, J. A. (2007). Eurasian Crossroads: A History of Xinjiang. Columbia University Press.
  • Shi, Y. (2025, 4 Aralık). Dōngxī wèn | Yú Shàngpíng: Xīnjiāng héyǐ xíngchéng duō zōngjiào bìngcún géjú? [Doğu-Batı Sorusu | Yu Shangping: Xinjiang’da çok dinli bir arada yaşama modeli nasıl oluştu?]. China News Service. 新疆何以形成多宗教并存格局?, https://m.chinanews.com/wap/detail/zw/dxw/2025/12-04/10526998.shtml, erişim: 7 Aralık 2025.
  • The State Council Information Office of the People’s Republic of China. (2019). Historical Matters Concerning Xinjiang. Beijing: Foreign Languages Press.
  • Thum, R. (2014). The Sacred Routes of Uyghur History. Harvard University Press.
  • Van Dijk, T. A. (1998). Ideology: A Multidisciplinary Approach. Sage.
  • Wodak, R. (2001). The Discourse-Historical Approach. In R. Wodak & M. Meyer (Eds.), Methods of Critical Discourse Analysis. Sage.
  • Yang, F. (2011). Religion in China: Survival and Revival under Communist Rule. Oxford University Press.

[1] 新疆何以形成多宗教并存格局?, https://m.chinanews.com/wap/detail/zw/dxw/2025/12-04/10526998.shtml, erişim: 7 Aralık 2025.