Türkistan Times / 20 Aralık / İstanbul: Çin hükümetinin Doğu Türkistan'daki soykırım ve insan hakları ihlallerini gizlemek için kullandığı araçlar sınırları aşarak Avrupa'daki üniversitelere ve araştırma kurumlarına kadar ulaştı. 19 Aralık'ta Alman basınında yayınlanan bir rapor, Çin'in Avrupa'daki Uygur uzmanı bilim insanlarının sesini kısmak için ne tür alçakça yöntemlere başvurduğunu ifşa etti.
Almanya Würzburg Üniversitesi'nden Profesör Björn Alpermann, Belçika Hür Üniversitesi'nden (ULB) Profesör Vanessa Frangville ve Çek Cumhuriyeti Palacký Üniversitesi Olomouc'tan araştırmacı Rune Steenberg gibi üç saygın Avrupalı bilim insanı, 19 Aralık 2025 tarihinde Almanya'nın "Tagesspiegel" haber sitesinde "Wie China versucht, Wissenschaftler zum Schweigen zu bringen" (Çin, Bilim İnsanlarını Nasıl Susturmaya Çalışıyor?) başlıklı bir rapor yayınladı. Rapor, Çin güvenlik birimlerinin Doğu Türkistan ve Uygurlar hakkındaki araştırmaları engellemek için kullandığı casusluk, siber saldırı ve sınır kısıtlamaları gibi taktikleri detaylarıyla gözler önüne serdi.
Avrupa Dersliklerindeki Casusluk Gölgesi
Makale yazarlarının belirttiğine göre, AB tarafından finanse edilen ve yakın zamanda sona eren "Doğu Türkistan'ın Uzaktan Etnografisi" (Remote Ethnography of XUAR) adlı üç yıllık araştırma projesi sürecinde, araştırmacılar Çin'in doğrudan ve dolaylı tacizlerine maruz kaldı. Raporda, Çinli yetkililerin ellerini Avrupa'daki üniversite amfilerine kadar uzattığı kaydedildi.
Çinli bir öğrencinin aktardığına göre, tatil için ülkesine döndüğü sırada Çin devlet güvenliği görevlileri tarafından "görüşmeye" çağrılmış ve kendisinden Avrupa'daki üniversitede verilen Doğu Türkistan ve Uygurlarla ilgili dersleri gizlice kayda alıp teslim etmesi istenmişti. Öğrenci casusluk yapmayı reddedip durumu hocalarına bildirmesine rağmen, bilim insanları bunun münferit bir olay olmadığından, aksine bazı akademik sempozyumlara Çinli ajanların sızdığından şüpheleniyor.
Kimlik Hırsızlığı ve Siber Saldırılar
Araştırma grubunun faaliyetleri artıp, web sitesi ve radyo programları aracılığıyla araştırma sonuçlarını yayınlamaya başlamasıyla birlikte Çin'in tacizleri daha da şiddetlendi. Nisan 2025'ten itibaren Çekya, Belçika ve Almanya'daki araştırmacılar aylarca süren siber saldırılara (Phishing/oltalama e-postaları) maruz kaldı. Bu saldırılar, bilim insanlarının dijital cihazlarını ele geçirmeyi amaçlıyordu.
Bunun yanı sıra, kendilerini "Singapur merkezli danışmanlık şirketi" olarak tanıtan sözde gazeteciler ve sahte uluslararası kuruluşlar, araştırmacılarla iletişime geçerek Orta Asya ziyaretlerinin detaylarını ve zorla çalıştırmaya dair elde ettikleri kanıtları hileyle ele geçirmeye çalıştı. Güvenlik uzmanlarının incelemeleri sonucunda, bu girişimlerin arkasında Çin istihbaratının olduğuna dair güçlü şüpheler ortaya çıktı.
Orta Asya ve Sınır Engelleri
Rapordaki en dikkat çekici noktalardan biri de Çin'in Orta Asya ülkeleri üzerindeki baskısıdır. Çin tarafı "Sincan normale döndü, herkes gelip görebilir" propagandası yapsa da, gerçekte yerel dili bilen ve durumdan haberdar olan uzmanların girişini katı bir şekilde engellemektedir.
Avrupalı bir araştırmacı Kırgızistan'a girmek isterken sınırda durdurulup saatlerce sorgulandıktan sonra gerekçesiz şekilde geri çevrildi. Başka bir örnekte, yıllardır toplama kampı tanıklarıyla görüşen bir araştırmacının 2025 baharında Kazakistan'a girişi reddedildi. Bilim insanlarına göre Çin, yalnızca kendi "sahte vitrinine" inanacak saf turistleri kabul ediyor, ancak gerçeği kazıp çıkarabilecek araştırmacılardan korkuyor.
Aynı zamanda Kazakistan'daki insan hakları örgütü "Atajurt", son zamanlarda Kazakistan makamlarının sert baskısına ve tutuklama eylemlerine maruz kalmış olup, bu durum Çin'in elinin Avrupa'ya, hatta Amerika'ya kadar uzandığını gösteriyor. Makalede ayrıca İngiltere'deki Sheffield Hallam Üniversitesi Profesörü Laura Murphy'nin araştırmalarına Çin'in nasıl baskı yaptığına da değinildi.
"Yeni Normal" Kabul Edilmemeli
Bilim insanları raporun sonunda şu uyarıda bulundu: "Doğu Türkistan'daki Uygur ve Kazakların karşı karşıya olduğu ağır tehditlerle kıyaslandığında, bizim yaşadıklarımız küçük kalabilir. Ancak akademik özgürlüğe yapılan bu saldırılar demokrasi için tehlikelidir. Çin'in araştırmacıların sesini kısma girişimleri bir 'yeni normal'e dönüşmemelidir."
Bu rapor, uluslararası toplumun Çin'in sınır aşan baskılarına karşı daha uyanık olması ve bilimsel özgürlüğü korumak için işbirliği yapması gerektiğini bir kez daha hatırlattı.